
30 Mart 2009 Pazartesi
50.Yıl Cumhuriyet İlkokulu

Neyse, daha okulun dış kapısından girerken tüylerim diken diken oldu. Flashback derler ya, hani filmlerde olur, öyle oldu işte... Dün ne yedin diye sorsan durur bir düşünürüm. Ama daha adımımı atar atmaz gözlerimin önünden geçti, neler neler? Hiç değişmemiş ki! Aynı bıraktığım gibi, eklenmemiş hiç bir yapı - duvar... Sınıfımı kütüphane yapmış alçaklar, ama öğretmenler odası aynı yerde. Hatta o zamanlar kullandığım tuvaleti, dün kullanırken bayağı zorlandım, boy atmışız biraz sanki :) O zamanlar o kadar çelimsizdim ki Pinokyo derlerdi bana, bi de şimdiki hale bak, komik kaldı... Bir de hayatımın sarsıntısını yaşadığım o nokta yok mu? Teneffüste, okul içinde deli gibi koştururken, öğretmenler odası ile Atatürk büstü olan bölümün köşesinde, aynı hızla diğer taraftan koşan biriyle kafa kafaya çarpışmıştım. Ne dağılmıştı aazımız burnumuz... Fecaetti, hatta aynı acıyı gene hissettim diyebilirim.
Ama en büyük hayal kırıklığım, okulun arka bahçesindeki, yerde bulunan dikdörtgen beton kalıpların kaldırılmış olması. Karşılıklı 2 tanesine, 2'şerli oturup ezilmiş kola kutusuyla ne maçlar yapılırdı. Orası yüzünden az dayak yemedim annemden :) senede 5-6 ayakkabı parçalardım çünkü. Üstümüzün başımızın toz içinde kalmasını da es geçiyorum... Ahh ah, yıllar su misali, tutamıyorum ki, parmaklarımın arasından akııııııp gidiyor...
29 Mart 2009 Pazar
Bir kazanın bize hatırlattıkları...

Hava koşulları, arazi şartları... Binlerce insan, yüzlerce askeri personel, techizat ve araç... Onlarca insan donma tehlikesi geçirdi (ki bunlar hazırlıklı olanlar), 1 tane daha helikopter düştü. Bu devirde, bu teknoloji çağında, bu iletişim sistemleri ile, bu makine ve cihazlarla... Ne kadar da inanılmaz geliyor, ne kadar da büyük trajedi... Nasılda bazı çok basit gibi görünen olaylara ne kadar da çaresiz kalabiliyoruz?... 21.yy 'dayız, ilerledik, çağ atladık, tüm teknolojiyi kullanıyoruz... ..... ..... ..... Yanlışta anlaşılmasın eleştiri Türkiye'ye değil, tüm dünya ülkelerine... Bir gün kendimizi avutmayı bırakacağız, anlayacağız ilk günkü gibi çaresiz olduğumuzu... Doğa... Doğayı, yaşamı, hayatı, o kudreti asla yenemeyeceğimizi... Bulunduğumuz düzenin ilk kuralının bu olduğunu...
Hayatta nefret ettiğim şeyler - 17


Hayatta nefret ettiğim şeyler - 16

One Step Beyond...

History : Horizon, Mandela, Mutant, vanDoorn, 11.03, Paradigma, Flashback, Insomnia, Broadcast, TheEND, Enigma, Lola, Anthrax, IRA, Grendel, Joker, Kanova, Undone, Schutzstaffel, V, Angel, Endless, Lost, Escape, Unforgivable, Spartans, Green, Frog, Anelka, OceanLab, Rammstein, Gotthelf, Freedom, Super8 and Tab, 1408
Date : 28.03.2009
Sergio Ramos ama ama :)

İspanya - Türkiye maçını NTV 'de yorumlayan Rıdvan Dilmen, Ramos'un ardı arkası kesilmeyen bindirmeleri sonrasında, dayanamayıp maçın son dakikalarında televizyonlarda sarfettiği cümle :) Haketti ama...
Bir de ben günah çıkartayım. Zamanında bu adam için ben "bu da adam mı? nasıl oynar Real Madrid'te..." demişliğim vardır. Hayvanım ben yaa :)
26 Mart 2009 Perşembe
Tunes of The Week - 21

- Cliff Coenraad / Gone South
- Ferry Corsten / Twice in a Blue Moon
- Marco V / Coma Aid
25 Mart 2009 Çarşamba
One Step Beyond...

History : Mandela, Mutant, vanDoorn, 11.03, Paradigma, Flashback, Insomnia, Broadcast, TheEND, Enigma, Lola, Anthrax, IRA, Grendel, Joker, Kanova, Undone, Schutzstaffel, V, Angel, Endless, Lost, Escape, Unforgivable, Spartans, Green, Frog, Anelka, OceanLab, Rammstein, Gotthelf, Freedom, Super8 and Tab, 1408
Date : 24.03.2009
100 den geri sayım başladı.
24 Mart 2009 Salı
Back to basics

Şimdi ilkbahar. İyi günler de uzuyor takılırız derken, hoop yaz gelmiş. Lan bi tatil yapsak bari derken bakmışsın yapraklar sararmış bile, ahanda sonbahar. Hoppaa kar mı yağıyo abi, yuh sana kış. Bu ışıklar da niyeki, cingıl beels, cingıl beeels, cingil ooool dı veeey, yok ebenin AliSami yılbaşı. Daha dün girmiştik yaaa viktorya sikrıt seyrediyorduk, neyse şükür ki bu her kırismıs var :)
Yakalamaya çalışıyorsun, çalıştıkça yetmez oluyor zaman... Yetmiyor 24 saat... Hayattan az biraz çalmak ve kendime ayırmak için her şeyimi kalıplara koyuyorum, sistemlere sokuyorum, kısa yollara başvuruyorum, iyice boka sarıyo... Sıkıldım artık her sabah evden çıkarken aynı şeyleri yapmaktan... Eeeeee... Daha ne kadar hızlanacağız? Daha nelerden fedakarlık edeceğiz? Daha nereye gideceğiz? Nasıl olacağız? Ne kazanacağız? Sonu ne bunun? Ben sıkılmaya başladım Hayat, haberin ola... Sende yavaş dön be Dünya, "Bi daha da gelmem buralara"...
Galiba "Benim için bitmiştir bu düzen". It's time, back to basics...
23 Mart 2009 Pazartesi
Man on the Run / TE2009 part3

Trance Energy 2009 wall01 by Sadener
Evet, Man on the Run!... Bu şarkıyı ilk çıktığı hafta duyduğumda, bana ağır geleceğini tahmin etmiştim. Ama bu denli deil :) Yüzlerce kere dinlemişimdir, yüzleeeerce... Hatta defalarca burdada yazdım... Bu tahribat, kabul edilebilirlik eşiğinden çok yüksek... Mükemmel, harika, süpper! İnsan acı çekmekten de hoşlanırmış demek!
Dash Berlin feat. Cerf, Mitiska & Jaren / Man On The Run
Neyse... Gene tahmin ediyordum ki, bu şarkı mutlaka Trance Energy 2009 'da yer bulacaktı. Vee ne yazık tabii ki buldu. Burdaki acıya değinmek, gereksiz bile zaten... Şükür ki, hareketli bir remixiydi. Sadener benliği orda son bulmamalıydı... John O'Calaghan onbinleri... Bayanlar baylar! Karşınızda hayal gerçekliğinde bir boyut...
22 Mart 2009 Pazar
SadenerLand Research Lab. reports...
21 Mart 2009 Cumartesi
Irkçılık, İnsan Hakları, Kardeşlik...

200 metrede altın ve bronz madalya kazanan Amerikalı iki siyah atletin, Tommie Smith ve John Carlos’un siyah deri eldivenli yumrukları havada, başları önde posterleri bir döneme damga vurmuştu. Dikkat çekmeyen ve aynı karede önde duran, gümüş madalyalı Avustralyalı beyaz atlet, adı Peter Norman...
İşte bu atlet geçen haftalarda öldü. Haberin ve konunun tekrar gündeme gelmesinin sebebi budur. Gelelim hikayeye... Mexico City’de 200 metre finali koşulmuş. Amerikalı (siyah) atletler Tommie Smith ile John Carlos birinci ve üçüncü gelirken, ikinciliği Avustralyalı (beyaz) Peter Norman kazanmış. Madalya töreni için bekledikleri sırada, Carlos, Peter Norman’ın yanına gelerek sormuş:
- İnsan haklarına inanıyor musun?
- Evet, inanıyorum.
- Peki ya Tanrı’ya?
- Bütün kalbimle...
Bunun üzerine, iki siyah atlet kafalarındaki eylem planını açıklamışlar, Norman tereddütsüz katılmış:
- Ben eyleminizi destekleyeceğim, bana ne yapmam gerektiğini söyleyin!

Ve tabii dünya birbirine giriyor. Amerika ayağa kalkıyor. Olimpiyatlar bile gölgede kalıyor, dünya gazeteleri yumrukları havada siyah atletlerin fotoğrafını birinci sayfadan veriyor...
Amerikan Olimpiyat Komitesi iki siyahın spor kariyerini o saniye bitiriyor. Eylem amacına ulaşmış, Amerika’daki zenci azınlığın durumu dünya gündemine girmiştir. Smith ve Carlos spor hayatlarını (ve buna bağlı olarak geleceklerini) feda etmişler ama dünya tarihine geçmişlerdir. Dünyadaki yüz milyonlarca ezilmiş siyahın ilahı haline gelmişlerdir.
Peki ya Avustralyalı beyaz Peter Norman? Tommie Smith diyor ki: “Peter, bir beyazdı. O günlerde siyahların haklarını savunma cesareti gösteren, onurlu ve belkemiği sahibi beyaz çok azdı. Peter, Avustralya’ya döndüğünde kimse yüzüne bakmadığı gibi, herkes tarafından yargılandı. Onun da atletizm kariyeri bitti, spor çevrelerinden dışlandı. Tehditler, işsizlik ve tecrit nedeniyle öyle sıkıntılı günler yaşadık ki, üçümüzün de ilk evliliği sona erdi.”
Avustralya Devleti Norman’ı ölene kadar affetmemiş ama... Norman, intikamını mezara götürmüş: 1968 Olimpiyatları finalinde ikinci olurken kırdığı 200 metre Avusturalya rekoru hâlâ, 38 yıl sonra kırılamamış.
Ölene kadar süren ‘eylem kardeşliği’... İki amerikalı ve bir Avustralyalı ‘lanetli’ atletin o gün başlayan ‘eylem kardeşliği’ ve dostlukları ömür boyu sürmüş. Aradan geçen 38 yıl boyunca, yazışmışlar, buluşmuşlar, görüşmüşler. Ta ki geçen hafta, Peter Norman evinin bahçesinde kalp krizi geçirip 64 yaşında ölene kadar.
Ve şimdi, aşağıdaki fotoğrafa iyi bakın:

Üç ‘eylem kardeşi’ son kez omuz omuza...
One Step Beyond...

History : Mutant, vanDoorn, 11.03, Paradigma, Flashback, Insomnia, Broadcast, TheEND, Enigma, Lola, Anthrax, IRA, Grendel, Joker, Kanova, Undone, Schutzstaffel, V, Angel, Endless, Lost, Escape, Unforgivable, Spartans, Green, Frog, Anelka, OceanLab, Rammstein, Gotthelf, Freedom, Super8 and Tab, 1408
Date : 20.03.2009
Yine bana hüsran...

Alex ve Lugano... Gerçekten bu 2 adamı takımdan çıkartırsak, Fenerbahçemizin Bank Asya Ligi takımlarından bir farkı kalacağını sanmıyorum. E hadi sidik zoru bir de Gökhan Gönül'ü ekle... Ya gerisi??? Gazeteler yazmış, Aziz Başkan "Bizi Aragones yendi" demiş. E buna da şükür, zararın neresinden dönülse kardır. Günaydın Başkan... Bu şarkıyı sana armağan ediyorum, geç uyanmana... "Yine bana hüsran, yine bana hasret var... Yine bana esmer günler düştü, eyvah!"
20 Mart 2009 Cuma
Hayatta nefret ettiğim şeyler - 15

One Step Beyond...

History : vanDoorn, 11.03, Paradigma, Flashback, Insomnia, Broadcast, TheEND, Enigma, Lola, Anthrax, IRA, Grendel, Joker, Kanova, Undone, Schutzstaffel, V, Angel, Endless, Lost, Escape, Unforgivable, Spartans, Green, Frog, Anelka, OceanLab, Rammstein, Gotthelf, Freedom, Super8 and Tab, 1408
Date : 19.03.2009
SadenerLand Re-Search Lab.
Tunes of The Week - 20

- Sander van Doorn feat. Robbie Williams / Close My Eyes (Original Mix)
- Jochen Miller / Face Value (Extended Mix)
- Tritonal feat. Cristina Soto - Crash Into Reason (Moonbeam Remix)
19 Mart 2009 Perşembe
Hamburger kalmadı walla


Güven,
Özveri,
Tecrübe, ister...
Sensation White 2009

http://www.sensation.com/
17 Mart 2009 Salı
St.Patrick Day kutlu olsun

İlk olarak St.Patrick Günü nedir kine? denecek olursa, 17 Mart St.Patrick Günü, Saint Patrick'i onurlandırmak için kutlanan bir İrlanda bayramıdır. Bugünün Amerika ve diğer dünya ülkelerinde de kutlanması İrlandalılar'ın bütün dünya üzerindeki etkilerinin bir kanıtıdır.
Peki Saint Patrick kimdir de denecek olursa, Saint Patrick gerçekte İrlandalı değildir. Doğum yeri tam olarak bilinmemesine rağmen tarihi kaynaklara göre M.S. 373 yılında ya İskoçya'da ya da Romalılar devrindeki İngiltere'de doğmuştur. M.S. 460 yılının 17 Mart’ında öldüğüne inanılır. Gerçek adı Maewyn Succat olarak bilinen Saint Patrick, Patrick ismini rahip olduktan sonra almıştır.

Saint Patrick Günü genelde yeşil renk giyinme ve eğlenme zamanıdır. Hatta Shrek'de "Official Celebrity"'dir deeeermişim :))) Saint Patrick Günü'nün Amerika'da ilk kutlanışı 1737 yılında Boston, Massachusetts'de olmuştur. Söylenişe göre bu özel günde herkes İrlandalı sayılır. En büyüğü New York'da düzenlenmek üzere 100'ün üzerinde şehirde gösteriler düzenlenmektedir. Benzetme yaparsak, New York 'ta düzenlenen "Türk Günü" günü gibi birşey...
Yeşil renk baharın, İrlanda'nın ve yoncanın rengi olduğu için Saint Patrick Günü'nün de sembolü olmuştur. Bu günde üç yapraklı yonca bulmak, yeşil kıyafetler giymek ve "blarney stone" olarak bilinen taşı öpmek uğur getirmektedir. Bugünde yapılan ilginç olaylardan bazıları ise barlarda biraların yeşil renkte satılması ve nehirlerin yeşil boya ile boyanmasıdır.

Bu kutlama Türkiye 'de genellikle İstanbul'daki Irish Bar 'larda da kutlanıyor. Yukardaki resimde yeşil Efes biraları görmek mümkün. Bu günün resmi içeceği genellikle Irish Bira ve Irish viskidir. Ee benden bu kadar, gerisi sizin eğlence anlayışınıza kalmış. Bugün içmek için bir sebep bulamayanlar ve izin alamayanlar varsa, ahanda işte size sebep? Sen Patrik Günü :)
15 Mart 2009 Pazar
Made of Love / TE2009 part2

İnanırım ki biz insanlar; dünyada duygu ve hislerimizin oluşturduğu ruhumuzla, sadece sevmek ve sevilmek için yaşarız. Hayatımızın odak noktası bu... Bunun dışındaki her şey yalan, sanal, palavra... Para, iş, kariyer ve daha aklınıza ne gelirse... Çok gülen olacaktır eminim :) Sayacaktır bla bla bla... O zaman sizin teorinize göre zengin olanlar hep huzurlu, fakir olanlar hep zavallı olurdu. Sağlıklı olanlar hep dinç, hasta ve sakat olanlarımız hep zayıf... Asla değil, aslaa... Bunu sizde biliyorsunuz... Bir anne şefkati, bir evlat sevgisi, bir günbatımı, bir sevilen yemeğin damak tadı, bir sevgilinin sıcaklığı, bir komikliğin verdiği tebessüm hepimizi mutlu ediyor. Sefilde olsak, yalnızda olsak, yatalakta olsak, CEO'da olsak, pazarda limoncuda...
Bedenden çıkar o ruhu geriye ne kalıyor ki? Hiç bir ölü gördünüz mü? İsterim ki hiç kimseler görmesin. Ama koyun yanına bol parayı, alın işinde otutturun, tutun kaldırın. O hala sizin ebeveyniniz mi, çocuğunuz mu, arkadaşınız mı, aşkınız mı? O ruh çıktıktan sonra... Tebessümü sağlayan, mutlu kılan, umut besleyen, yaşam gücü veren...

Uff daraldım gene, neyseki neşeli yerine geldik. Ferry Corsten, 2008 'in hemen sonunda çıkarttı bu single'ı... TOTW - 8. haftada yer vermişim bu şarkıya. Tarih 04 Aralık, daha ilk dinlediğimde beni fethetmişti zaten... Sonrasında her dinlediğimde gitgide artan hüzünlü tebessüme hiiç değinmiyorum. Neyse, klibi de çıkmış, ki ben bunu bilmiyordum. Cumartesi günü TE2009 'da John O'Calaghan 'ın performası sırasında bende görüntülemiştim. Zaten koyacaktım, vesile oldu... Klip malum radio edit olunca kısa kalmış, kuş gibin, üst postta seyretmişsinizdir. O derin hazzı vermekte yetersiz kalıyor :) Hem orninal versiyonunu, hemde kendi çekimimle TE2009 versiyonunu aşağıda bulabilirsiniz.
- Ferry Corsten feat. Betsie Larkin / Made Of Love (Original Mix)
Hadi bakalım şimdi neler yaşanmış TE2009'da ... (sese dikkat, düşürdüm çok çıkmasın diye ama orası fenaydı...)
14 Mart 2009 Cumartesi
13 Mart 2009 Cuma
in SadenerLand...
Senden daha güzel

Kimseyi görmedim ben, Senden daha güzel, Kimseyi tanımadım ben, Senden daha özel, Kimselere de bakmadım, Aklımdan geçer, Kimseyi tanımadım ben, Senden daha güzel, Sana nerden rastladım, Oldum derbeder, Kendimi sana sakladım, Senden daha güzel, Kimseleri de takmadım, Ölsem değişmem, Kimseyi tanımadım ben, Senden daha güzel, Senden daha güzel, Senden daha güzel... Daha ne diyim kinee...
One Step Beyond...

History : 11.03, Paradigma, Flashback, Insomnia, Broadcast, TheEND, Enigma, Lola, Anthrax, IRA, Grendel, Joker, Kanova, Undone, Schutzstaffel, V, Angel, Endless, Lost, Escape, Unforgivable, Spartans, Green, Frog, Anelka, OceanLab, Rammstein, Gotthelf, Freedom, Super8 and Tab, 1408
Date : 13.03.2009
PS3 sohbetleri...

- x: Bassana olm!
- y: Ee bastım ya... Hahahahha...
- x: Sktr!
* Duydunuz direğin sesini...
- x: Ovvv! Walla ben kaymadım be abi!
- y: Kırmızı hoca!
- x: Yok yaa, yandan kaydım, adam da var yanında (Kırmızı) Aaaaaaaaaaaaaasssktr!
* Yok artık ebenin ... AliSami...
- Oha oha... İçinden geçti be aaabi...
* Çocuk olur bu...
- x: Yuh faul yaa, nası vermez!
- y: Hee, al kullan! :)
Yok mu ekleyen???
12 Mart 2009 Perşembe
Trance Energy 2009 After Film, 13 Mart'ta

Yaklaşık 1 hafta geçti üzerinden... Her güzel şeyin mutlaka bir sonu olduğunu zaten yazmıştım ki döndük bizde geri. Özlemişim buraları, o ayrı konu... Neyse, bu kadar zamandır Trance Energy üzerine yazdım, çizdim, yorumladım, bekledim, gittim, gördüm ve yerinde yaşadım. Belki merak edenleriniz olmuştur bu ne kine diye... Merak etmeyin ara ara yer vereceğim, istemesenizde... Ama ilk olarak after filmi bekliyorum. Sonrasında bir çok görüntüyü ara ara paylaşacağım. Sitede yarın diyor, geç zaman geeeç!!! Şimdilik after filmin reklamı ile idare edin.
One Step Beyond...

History : Paradigma, Flashback, Insomnia, Broadcast, TheEND, Enigma, Lola, Anthrax, IRA, Grendel, Joker, Kanova, Undone, Schutzstaffel, V, Angel, Endless, Lost, Escape, Unforgivable, Spartans, Green, Frog, Anelka, OceanLab, Rammstein, Gotthelf, Freedom, Super8 and Tab, 1408
Date : 12.03.2009
Yorumsuz...
11 Mart 2009 Çarşamba
Ayşe Arman 'dan...

"Ekranda Fener-Kayseri maçı var. Yerde halıda uzanmış yatıyor. Üzerinde bir şort bir tişört. Birden yanık keli, teni (burada havalar çok güzel) ve bedeni gözüme çok güzel görünüyor. Aman Allah'ım benim bir libidom var ve işte şimdi yükseliyor, hissediyorum. Bir aydır televizyon yapacağım diye stresten öldüğüm için yerlerde sürünüyordu. Hoşgeldin libidom! Gidip ona sarılıyorum. Kafamı, boynuna gömüyorum. İşte o sırada... Tam o sırada... Semih gol atıyor.
Sevgilim nasıl seviniyor, nasıl tezahurat yapıyor anlatamam. Ve ve ve hayatımda duyduğum en tuhaf şeyi söylüyor: "Sakın kıpırdama, böyle kal!", "Nasıl yani?" diyorum, "Pozisyon değiştirme uğurlu geldin." Önce dalga geçiyor zannettim, ama hayır, pozisyon değiştirmem o andan itibaren yasaklanıyor. Boynu ile göğsü arasında bir yere gömülmüş haldeyim. "Nefes almakta zorlanıyorum!" diyecek oluyorum ki... İkinci gol geliyor. Yine müthiş bir coşku. Ama tabii aynı pozisyonda durmak öyle kolay değil, belim ağrıyor, bir de sıkılıyorum, uyusam mı acaba derken daha eğlenceli bir şey buluyorum, sağ elimi bedeninde gezdirmeye başlıyorum.
Bana hiç "Ayşe" demez, diyor, en sert ses tonuyla, "Ben Fener maçı seyrediyorum!" Yani "Bana nasıl dokunursun!" demek istiyor, "Fener maçında öpüşmek, koklaşmak, ön sevişme bu tür şeyler yok, buna nasıl cüret edersin!"Ben yine pozisyonuma dönüyorum. Bu hafta yapacağım röportajları filan planlıyorum. Aradan bayağı bir zaman geçiyor, e çişim geliyor. "Tuvalate gidebilir miyim?" diyorum. Hiç hoşuna gitmiyor. "Peki git" diyor. Ayağa kalkıyorum... İşte o sırada Volkan, kırmızı kart görüyor ve oyundan atılıyor. Sevgilim de beni evden atacak! Öyle bir bakış fırlatıyor ki, "Tuvalate gidecek zamanı buldun" der gibisinden. Özür diliyorum. "Tamam, hadi çabuk gel" diyor. Hálá uğursuz ilan edilmedim demek! Hemen geri dönüyorum ve pozisyonumu alıyorum. Maç uzadıkça, uzuyor. Neyse ki, sonunda 2-0 bitiyor.
Bu Fenerliler gerçekten normal değil.Onları heyecan verici yapan da bu!"
Bi an kendimi gördümde...
10 Mart 2009 Salı
Her güzel şeyin bir sonu vardır...

Charles Milles Manson

Hala yattığı cezaevine dünyanın her yerinden özellikle gençler tarafından binlerce mektup geliyor. Bir ara gazetecilerden birinin "Büyük bir hayran kitleniz var hapisten çıkmanızı heyecanla bekliyorlar" yorumuna, "Burada yemekler harika ayrıca kitabım ve gelen mektuplarımla uğraşıyorum, pek heyecanlanmasınlar, Amerika ilk kez iyi bir şey yapıyor bana " şeklinde cevap vermiştir.
Niye bu konuya değindiğime gelince, güzel bir söz söylemiş de ondan. Walla ben de etkilendim, o yüzden yazıyorum :-O
“Bana tepeden bakarsanız, bir aptal görürsünüz. Bana aşağıdan bakarsanız, tanrınızı görürsünüz. Bana tam karşımdan bakarsanız, kendinizi görürsünüz”
9 Mart 2009 Pazartesi
Hayat ve ben...

Aslında hayatın içinde aynalar vardır, mücadele ederken görebilmek lazım. Ancak o aynalar gösterir sana saklı doğruları... Yoksa hayatın yalanları arasında kalırsın, yaşanmaz olur... Aslında hayatın kuralıdır bu, hiç bir zaman vermez ki sana doğruları... Sen, neden diye sorsan bile... Yalnız olduğunu anlarsın sürekli... Bu aralar bu aynalarda kayboldu... Huzurla yürüyebiliyorum sokaklarda...
Bunları neden yazdığıma gelecek olursak... Diyeceğim odur ki, Perşembe günü oynayacağım ama Loto bana sakın çıkmasın :) Gerçekten çıkmasın... :))))) Bu ara çok yetmeye başladım, kendi kendime, böyle ölünmez :) Bir şeyler hissetmek lazım, birşeylere daha inanmak lazım hayatta, inancımızdan başka...
Alex varsa, Fenerbahçem'den takibe devam...

Alex, Alex, Alex... Sihirbaz bu adam ya :) Gerçekten... Bende bazen eleştiriyorum, ama içimden... Çünkü bu adam, günümüz modern futbolunu oynamıyor, kabul etmek lazım. Koşmuyor, basmıyor, ısırmıyor. Ama öyle bir özelliği var ki, bu adam tam Hitman! Tam suikastçı :) Ne yapıyor ediyor atıyor, attırıyor... O ne gol öyle, hem de sağ ayağıyla... Diğer gol de Semih'ten... Takipçiliğini konuşturmuş, Semih bu takımda her zaman ilk 11 oynamalı... Resimde tam maçın özeti oldu hani :) Dikkat edin ne zaman Alex var, Fenerbahçe var. Şampiyonluk yarışında da var. Hadi gayret be yaa...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)