Gene bir Cuma akşamı... Hiiç yazmayacağım... Zaten yazacak bir şey de yok! Ama tınılar gerçekte nelerin var olduğunu bizlere anlatıyor, söze gerek de yok! Ama diyeceğim şu ki... Boşveeer, derim diyeceğimi zamanı gelince... Ben şimdi müziğin keyfini çıkaracağım...
Bu ara nedense her şey bi sıkkın bi boktan ki, değmesin yağlı boya... Sanki Eyjafjallajokull volkanının külleri kapladı üstümü... Neden bilmiyorum ama canım sıkılıyor bu ara. Gerçekten neden olduğunu bilsem bir şeyler yapacağı ama, elden bir şey gelmiyor. Yüz asık, karamsarlık çökmüş bedenime, zihnim çoktan alıp başını gitmiş... Hani bazen istersin ya, gece hiç bitmesin... Öyle amaçsızca uzasın gitsin... İşte ben bu gece bitmesin istiyorum. Sürekli bu parça çalsın istiyorum... Defalarca... Karanlığın içinde... Belki aydınlanır kanatlar, belli mi olur. Tınılar esir alsın beni... Belki derin hüzünlerimden arınabilirim... Muhteşem, muhteşem... Dj Eco ve Martin Roth, sizler gerçekten iyi arkadaşlarmışsınız :) Yatmam lazım ama benim bu şarkıyla bu geceyi sonsuza kadar yaşayasım var...
Evren... Big Bang ile başlayıp, 14 milyar yıldır süregelen sonsuzluk... Bizde, bu uçsuz bucaksız sonsuzluğun ücra bir kıyı köşesinde yaşayan bir canlı organizma türüyüz... Adımızı da insan olarak koymuşuz... Bu insanlardan bazı salakları, bu sonsuzluk içinde sadece bizim olduğumuzu düşünedursunlar, akıllı olanları ise araştırmaya devam ediyor. Big Bang kuramının yaratıcısı Stephen Hawking, geçen gün uyardı; "Uzaylılarla sakın konuşmayın!"... Uzaylıların gerçekten var olduğunu, ancak onlarla irtibata geçilmesinin insanlık için tehlikeli olabileceğini söyledi.
Walla bende bu taraftanım :) Mutlaka birileri var... Bizden çok kötü durumda olanları da vardır da benim korkum bizden hayli hayli ilerde olanlar :) Şimdi bende soruyorum, biz niye diğer gezegenlere gidip duruyoruz? ... ... Virüs gibiyiz, olduğumuz yeri kurutuyoruz ve yayılıyoruz... Az kaldı bu dünyanın da ömrü... Biz işgal etmek isterken, dışardan gelen niye pamuk helva olsun ki! Şimdi bu acıklı tabloya bende bir ekleme yapayım o zaman, boş değiliz... Şu anda adını hatırlamıyorum ama bir iletişim uydusunun, dünya üzerindeki tüm dillerden oluşan bir mesaj demeti ve dünyamızın yerini gösteren bir uzay haritası ile birlikte uzayda dolaştığını biliyor muydunuz? Walla, onu oraya gönderen, gönderirken bana sormadı!!!... Diğer dünya insanlarına da sorulduğunu nedense hatırlamıyorum... Vebali ağır olmaz umarım :)
Kırpık 'ın video hikayesi bir hayal gücüydü :) Ama Ankaragücü maçında kaderi olacak :) Tüm stresimi ondan çıkarabileceğim aklıma geldi de :) Neden mi, sebebi pek tabii ki sevgili Danyel'im Guiza'm...
Pazar günü... Zaman Kasımpaşa - Fenerbahçe maçının devre arası... Skor 0-0... Takım o kadar boktan oynamış ki, dolmuşum sinir stres... Kısmışım tv nin sesini, tahammülüm yok... Baktım bizim prens orda oturuyor! Biraz stres atma zamanı geldi sanki :) Eee kediler ne içindir?...
İş gereği hep genç arkadaşlarla birlikteyiz... Bizde öyleyizde :) Nedense bazılarına sorarım, bilir misin sen İtalya 90'ı diye... Çoğu da bakar :) Üzülürüm, bi hüzün alır beni... İtalya 90'ı hatırlamadan nasıl futbolu sevebilirsin ki? Unutulur mu finaldeki Brehme 'nin gol sevinci...
20th pass : Kırpık / Les meubles de famillie
14 Mayıs 2006... Yaklaşık geçmiş 4 sene... 40 sene de geçse o günü Fenerbahçeliler asla unutmaz! O hayal kırıklığı... Gerçekten hayatımda yaşadığım büyük kırılma anı... Çekinmiyorum, Caddebostan sokaklarında kaldırımda hüngür hüngür ağladığımı, yaşadığım hezeyanı bana kim unutturabilir? Ama keser döner sap döner, gün gelir hesap döner! Denizlispor, yıllardır o çekirge sıçramaktan usandı, sen direkten dönmekten usanmadın! OH OLSUN! BETER OLUN! Hadi Bank Asya'ya... Sonunda... Walla huzur buldum, KİN dedikleri bu olsa gerek!...
Efsane karikatür... Gerçekle karşılaşma anı diye ben buna derim. Resmen ayna görevi gördü yani... Çok düşündüm ne yazayım diye ama gerçekten çevirecek bir yer bulamadım! Arkadaşlardan, sağolsunlar... Duygusal yanım için sıkça duyarım. Derler ya, 40 defa söylersen olurmuş diye, benim ki o hesap. Walla kabahatim yok :) Tamam istenen seviye de olmadığımın farkındayım, ama o dört harfte ağır be :)
23 Nisan dedik, abandık piyangoya... Umut fakirin ekmeği işte... Tam 12 adet piyango bileti... İstanbul'dan, Erzurum'dan, hatta Eskişehir'den 2 defa aldım bilet... Sitede baak baaak bak! Resimden de anlaşılacağı gibi bize düşen gene bu oldu. Gene çıkmadı, gene çıkmadı... Amorti var ama Pazartesi gene ofisteyim, masamı kullanıyorum... :) Bugün Cumartesi, akşam ne topu vardı, onu da mı alsam???...
19th pass : Dragonfly / Les meubles de famillie
Hayat, Cuma 'yı beklemekten ibarettir... Hem de ne Cuma? Hem 23 Nisan, hem tatil, hem de Cuma ... İstesen bu kadar denk gelmez :)
Bugün 23 Nisan... Neşe doluyor insan :) Hastasıyım Google 'ın... İşte bir milleti birlik yapan bu tarz değerlerdir. Ne güzel ki, yıllardır sadece kendi içimizde değil, tüm dünya ile birlikte kutlayabiliyoruz. Ulu önder Atatürk'ün hayalindeki Türkiye'ye inanan herkesin bugünü kutlu olsun... Bak orda da yazıyor, ben kendimi gerçekten şanslı hissediyorum inandığım şeyler için...
Bazen ortamlarda tv sohbetlerine denk geliyorum, ee yorum sırası bana geldiğinde... "Ben TV seyretmiyorum" 'u patlatıyorum. Nedense bi eziklik durumu oluyo bende istemeden, bön bön moronumsu bakışlar sırasında... Bazısı çıkıyor, haber de mi? diye soruyor, ona da evet diyorum. Hatta hiç umrumda değili de ekliyorum! Neden ben herkesin kendi holdinginin çıkarına seçilen haberleri veya ideolojisini seyredeyim ki? İçimden diyesim geliyor, bakma bana bön bön, aynada bi kendine bak da uyan...
Taktım... Takıldım... Çok fena ama... Açıkça söylüyorum, saklamanın hiç manası yok... Arka arkaya yer alması ondan :) Şarkı ruhuma işledi... O kadar çok dinledim ki; öyle on, yüz, bin falan değil... Artık dinlemesemde, sayir zamanda sokakta işte heryerde zihnimde yankılanıyor... Nie öyle oluyor ki acaba :)))Daha önce yayınlamıştım... Seyretmeyen kalmasın diye Trance Energy 2010 Above and Beyond performansının linkini de tekrar koyuyorum. Bir insan topluluğunun ayakları nasıl yerden kesilir tezine ahanda en güzel örnek :)
OceanLab - Satellite / Trance Energy 2010 Above and Beyond Performance
Nasıl başlasam... Nerden anlatsam... Anlam veremediğim, mantık yürütemediğim, neden olduğunu anlayamadığım bir seyahat oldu... Gerçekten ilginç... Bazen düşünüyorum, bende mi gariplik var? Düşünüyorum, taşınıyorum, gene anlam veremiyorum. Cevabını aramaya nedense hiç niyetim yok!... Neden olsun ki... Kafamı dağıtmak için daha iyi bir zaman olamazdı... İşte OceanLab, işte Josie, işte Emma Hewitt... Belki bu hüzünlü vokallerin vereceği bir cevap olabilir... Olsa iyi olur :) ... Zaten OceanLab bile derman olamazsa...
Bir suçlunun 5 dakika önce terk ettiği olay mahallini, korkulu ve özgüvenini yitirmiş bakışlarla izlemesi gibidir aşk...Konusuyoruz... Nerede yemistik onu, orasi da ne fenaydi, nasilda pisirmislerdi, kim vardi yerken... Is patlamis, patlamamis, guzel gecmis, gecmemis... Zerre fikrim yok :) Hic aklima gelmiyor :) Ama sorsunlar yemek yenilen mekanlarin adlarini, bir bir...
Ha bu konuda nerden mi cikti? E gene Ismail'in Yeri'ndeyiz de ondan :))) Semer kaldi bi yenmedik! Adamlar getirecekti de utandilar galiba... Resimde sadece kahvaltiliklar var... Ya sonrasi?
Sent by BlackBerry Internet Service from Turkcell
Sent by BlackBerry Internet Service from Turkcell
Kizdim bak simdi! Ne soyledik ki? Hem kahvalti ediyoruz, hemde izgara yiyoruz. Insaniz be!... Hem insaniz, hem aciz :)))
Sent by BlackBerry Internet Service from Turkcell
Büyük kaptan takımı buraya getir!!!... Büyük kaptan takımı buraya getir!!! ... 2 kupayıda istiyoruz, ikisinide... Artık dönüş yok... Söz yakacağız caddeyi, söz yakacağız bu dünyayı... Büyüksün, çok büyüksün... Çok teşekkürler... Çook kıymet'li, çoooook kıymet'li... Hadi geçmiş olsun...
Bugün Pazar... Zaten yeteri kadar sıkıcı... Maçtan çıkıp, eve gelip, duş alıp yatmak gibi bir program kaldı bu saatten sonra... Bari maç iyi geçsin :)
Hahhaha... Bak gene aklıma ne geldi :) Ben işe girerken demişlerdi ki; mutlaka bireysel emeklilik sigortası yaptır, iyi imkanlar var diye... Dedim; yaptırmaaam mıııı? :) Tabii, ha yarın, ha ay sonu, ha şu iş bitsin, ha dönelimde hayırlısı derken... Olmuş 5 sene :) ... Yazıyla beş, rakamla 5... Utanıyorum wallahi... Yanıyorum billahi!... Hay gene nerden aklıma geldi ya :) Beynimi seveyim ben :) İliğimi kemiğimi kuruttu bu vicdan azabı... Yazdım, kurtulurum belki...
"My love is like footsteps in the soul, baby, I follow you everywhere you go, baby... "Sent by BlackBerry Internet Service from Turkcell
İnsanlar, başaklara benzer...İçleri boşken başları havadadır, doldukça eğilirler!
Sen ağaçların en aptalı
18th pass : Stratosphere / Les meubles de famillie
İşte zamanı geldi... Demiştim sizleri 2099'a götüreceğim diye... Hazırlanın... Para falan ödemek de yok, isteyen herkesi götürüyorum, bonkörüm çok... Sponsorlarım Leon Bolier ve Marcus Schossow size iyi yolculuklar diler :) Çok iddialı konuşacağım, nasıl yaptılarsa, muhteşem bi parça çıkarmışlar... O kadar tünel var ki, bitmiyor yolculuk... Zihnin doluysa daha bi acıklı geliyor sana... Anlamazsın hangi yıldasın, bakmışsın 2099... Müthiş... Hele de benim yaş yetmez çok üzülürüm, 2099 yılı bu şarkı kadar güzel olacaksa... Bundan sonra Dj Eco sizi rüyalarınızda dolaştırsada, Jorn Van Deynhoven; Amstardam'a dem vursada, başka hafta olsa yıpratırdı da, ama şimdi 2099'un çok uzağındalar... Üzgünüm...
Beni bu saatte kırdın geçirdin ya! Allah senden razı olsun... Ama benim anlamadığım senin çorap ve çakmak ile alıp veremediğin ne??? Hele o çorap çekmecesindeki ufacık aradan, o koca kafanı nasıl sokuyorsun sen ya! Çoraplarımın katili seni... Yerim ben seni ya! Sende olmasan bu yorgunluk gitmez walla... Bi ara da Kırpık'ın çakmak fantezilerine yer vermek isterim. Rahatsız bu, benden beter...
