10 Ekim 2010 Pazar

The Happening

Bazı anlar vardır, kanın donar. Hani nefesin kesilir, gözler faltaşı modunda... İnsan gördüğü görüntü karşısında afallar, gerçekle dimağındaki algı örtüşmez. Bir boşluktasındır o an, dünya durmuştur. Hafif bir ürperti gelir içine, ama avuçların terler nedense. Kendine geldiğinde, resetlenmiş olmanın verdiği şuursuzluk yansır bedenine... O saatten sonrada pek fayda beklenmez senden bir süre :) İşte öyle bir andı benimkisi... Filmin başındaki o inanılmaz kurgulanmış inşaat sahnesi... Zaten film yeni başlamış, olanlara bir anlam vermeye çalışırken yapılmaz bu insana... Hala düşündükçe kanımı donduruyor. The Happening!... Konusu gerçekten orjinal... Film, sonu getirililememişlerden ama sadece o sahne için bile unutulmaz!

Hep derim, film dediğin seni alıp götürmeli içine... Uzaklaştırmalı seni hayattan... 2 saatte olsa, o boyutta olmalısın onlarla... Aynı şeyi düşünüp, kurtulmak için çaba sarfederek geçmeli zaman... Bitince kısa bir uyum döneminden sonra başlamak hayata... Ne zamandır film seyretmiyordum, karanlığın içinde şöyle ayaklarımı uzatıp kolonların sesini sonuna kadar açarak... Ters tepti :) bu sefer... PAT! PAT! PAT! O ne uçuk bir andı arkadaş?

Hiç yorum yok: