
Microsoft'un yayınladığı 2008 güvenlik raporuna göre, posta kutusuna ulaşan e-postların ezici bir çoğunluğunun aslında orada yeri yok. İnternette yol alan e-postaların yüzde 97'si, alıcının hayrına olmayan içerik ya da eklerden ibaret. Yani ilaç reklamı, ürün tanıtımı, dolandırıcılık girişimi ya da açıldığı takdirde hayırlı şeyler olmayacak kötü niyetli programlardan oluşuyor.
Postaların içeriğinin yanı sıra ekleri de kullanıcıya zarar verme ihtimalini taşıyor. En çok kullanılan yöntem ise kullanıcıyı işiyle ilgili sandığı Office ve PDF dosyalarıyla kandırmak. Ekteki dosyayı açan kullanıcı farketmeden başka bir dosya indirme komutu vermiş oluyor ve bilgisayarını virüs yuvasına hatta kendini yakan o dosyaların gelip gittiği "spam" otobanına çevirmiş oluyor.
Gmail, Hotmail gibi bilinen e-posta servisi sağlayıcılarının bu gibi e-postaları süzgeçten geçirmesi sayesinde genel anlamda koruma sağlansa da, yüzde 100 başarı sağlanmıyor. Güvenlik raporunun sonuçları Türkiye'nin bu tür postalar için turizmde olduğu kadar çekici olduğu yönünde. Daha önce Cisco'nun yayınladığı raporla da tutarlı olan bu sonuç, e-posta kutumuzun "spam" bölümüne dikkatle yaklaşmamızı söylüyor.

Araştırmalara göre, "spam" postaların kaale alınma oranı ise son derece düşük. Hatta, artık spam postaların tuzağına düşürebildiği kullanıcı yoktur sanıyordum ama spam posta yollayanlar, bu işten hala balya balya para götürüyormuş. Yakın zamanda bu konuda yapılan bir araştırma da, sayının hemen hemen hiç olduğunu ortaya koydu, ama "hemen hemen".
Üç Amerikan üniversitesinden (California, Berkeley ve UC San Diego) araştırmacılar, spam işinin içyüzüne bir göz atmaya karar vererek, kullanıcılara bu postaları yollayan, 75.869 bilgisayarlık bir bot ağını ("kaçırılmış" bilgisayarları spam posta yollamak için kullanan ağ) "kaçırdılar". Uzmanların ölçümlerine göre gönderdikleri 350 milyon postadan sadece 28'i cevaplanmış. Bu da yaklaşık 12.5 milyon postada bir tık ya da yüzde 0.00001 tıklanma oranı ediyor. Peki o zaman, bu spam göndericileri insanları dolandırarak günde 7000, yılda 3.5 milyon dolar kazanmayı nasıl başarıyor???

Ülkemizde geri kalmıyor bu işten :) İstenmeyen, sinir eden ve çoğunlukla dolandırıcılık amacı güden "spam" postaların yollanmasında ikinci olarak internet arenasında yeni bir başarıya imza attık. Ağ sistemleri şirketi Cisco'nun yayınladığı 2008 internet güvenlik raporu, Türkiye'ye de bir iftihar vesilesi getiriyor! Cisco'nun elindeki verilere göre Türkiye, Amerika'dan sonra en çok "spam" e-posta gönderen ikinci ülke. Dünya çapında her gün gönderilen 200 milyar spam postanın yaklaşık yüzde 17.2'si Amerika'dan çıkarken, yüzde 9.2'si Türkiye'den, yüzde 8'i de Rusya'dan yollanıyor. Geri kalanlar ise Kanada, Brezilya, Hindistan, Polonya, Güney Kore, Almanya ve İngiltere arasında paylaşılıyor.
Çoğu spam şebekesinin, büyük ve güvenilir servis sağlayıcılardan aldıkları, gerçek e-posta adreslerini kullanıyor olması da dikkate şayan. Cisco'nun bu yıl en yaygın kullanıldığını belirlediği diğer internet "saldırısı" yöntemleri ise "olta atma" ("phishing"), "bot" ağları ve kötü niyetli kod içeren web siteleri.

Spamla ilgili son bir anektod daha... McAfee'nin yaptığı bir araştırmaya göre, istenmeyen e-postalar sadece gelen kutularını tıkamıyor; enerji israfına neden olarak şehir büyüklüğünde karbon izleri" bırakıyor. Bilgisayar güvenliği ile haşırneşir firmalardan McAfee, gezegenimizi korumaya çok önem verdiğinden olsa gerek, dünya çapında gelişen "spam" e-posta gönderme, yönlendirme, engelleme ve engellenemeyenleri silme eyleminin yıllık toplam 33 Terawatt (milyar kilowatt) saat elektrik harcadığını hesapladı. Bu da, 2.4 milyon evin kullandığı elektriğe denk gelerek, 3.2 milyon binek arabasının ürettiğine eşit sera gazı üretiyor.
Öte yandan "spam" süzgeçleri kullanmanın, bu toplam miktarı yüzde 75 azalttığı iddia ediyor. Bu da, o 3.1 milyon arabadan 2.3 milyon tanesinin yola çıkmaması ve karbon izi bırakmaması anlamına geliyor. Spam diyip geçmemek lazımmış demek... Okunası bir araştırma oldu...