27 Nisan 2009 Pazartesi

Bir operasyon fiyaskosu

Güne hepimizi şoke eden Bostancı haberiyle başladık. İşe çıkmadan tv'de takip ettim biraz, sonra işe gidince ara ara bakabildim. Evden çıkmadan tv'de sokağın kapatıldığını, polisin binayı ablukaya aldığını dinlemiştim. Aradan saatler geçtikten sonra o acı olay yaşandı. Binadaki aşşağılık pisliğin dışarıya ateş açması sonucu NTV kameramanını sıyıran kurşun bir vatandaşın ölümüne yol açtı. Yaşanan bu trajediye mi üzüleyim, önlem almasını beceremeyen polise mi kızayım, ateşi açan o.ç. mı sinirleneyim???

Mazlum Şeker... 19 yaşındaymış henüz... Diyarbakır'lı ve 5 çocuklu bir ailenin en küçüğü... Bir restoranda bulaşıkçılık yaparak geçimini sağlamaya çalışan Mazlum, tahminen silah seslerini duyunca işyerine giderken buraya geldi. Bu nasıl bir trajedi? Ölümü karşısında şoke olan iş arkadaşlarından İbrahim Demir, bakın nasıl içini dökmüş...

"Çevremde ismine bu kadar yakışan kimse yok. Mazlum ismi onu tamamen tanıtıyor. Çok sessiz ve efendi kişiliğiyle hepimizin sevgisini kazanmıştı. Ekmek parası için bulaşıkçılık yaparken, herkesin sevdiği bir genç olarak içimize girmişti".

E be polis teşkilatı, sorumluları... Bu gencin orda ne işi vardı? Nasıl bir basiretsizliktir bu! Bu ülkede insanın onurunun ve yaşamının garantisi sen değil misin? Bunu çıksın biri izah etsin şimdi bana... Mazlum, kanın yerde kalmaz... Kalmayacak da... Huzur içinde yat...

Ulan kurşunu sıkan ve gebermiş şerefsiz! Vicdan nedir bilmez herif! Ne günahı vardı bu gencin! Senin kavgan onla mıydı? Senin ideolojinin önündeki engel o muydu? Bilmiyorum, takip etmedim, etmek istemedim yaşananlardan sonra, terörist misin, kaçak mısın, ne boksun! Seni öldüren o kurşunu ben sıkmak isterdim, hemde tek değil binlerce olarak...

Evime gitmek istiyorum, dönmek istiyorum kendi dünyama...

Hiç yorum yok: