31 Ağustos 2008 Pazar

Ama ne partiydi, gelen bilir :)

Herşey, Övünç'le uçuk fikrimizi hayata geçirmemizle başlamıştı. Buna blogda değinmiştim. Arkadaşlarımızı eve davet ettiğimizde ben bile bu kadar kalabalık olacağımızı düşünmemiştim. Allahtan gelmeyenler vardı da eve, daha doğrusu odaya sığabildik :) Gece saat 0330 sularında bize eşlik etmek isteyen polis memurlarını saymazsak, galiba 17 kişiydik... Saat 2300 'te başlayan müzik, ertesi gün 0800 'e kadar susmadı... Yani anlayacağınız "SadenerLand Live Session by Dj Övünç" başarıyla tamamlandı...


Partinin en dayanıklıları ise 1 tabii ki ben 0830 bayılma, 2 Hande 07:30 evden ayrılma, 3 Banu 07:00 devrilme... En mısır patlağıda Kerem çıktı ya neyse :-) Gelen ve eğlenen herkese çok teşekkürler... Resimler en kısa sürede http://www.sadener.com/ 'da... Yenisi ise fuardan sonra... Bekleyin...

30 Ağustos 2008 Cumartesi

Fenerim, yapma, baydın gene bizi...

Parti öncesi attık kendimizi maça... Maç öncesi berkOWIC, gene zayıf halkalığını gösterdi ve 4-0, 8-0, 2-3 ve 1-0 'lık skorlarla tatmin etti beni... Maçta içelim, kopalım, coşalım derken o ne futboldu ki baydı beni... 2-0 aldık ama tespihim bile yetmedi ya sabıra... Hayatta böyle bir kelime kullanmadım ama zorla söyletiyorlar adama... Bu futbolla Şampiyonlar Ligi 'nde tuzlu fıstık yaparlar bizi adamlar bira sohbetlerine... Neyse grubun yorumunu sonra yaparız. Az kaldı partiye... SadenerLand Live Session by Dj Övünç... Başlasın canlı yayın :)

Börn nayt zuum. 30 Ağustos Cumartesi: SadenerLand Live Session by Dj Övünç

TKA 'da Ajda konseri öncesi Övünç ile kaşındık ve uçuk bir fikre imza attık. Dj setup ile canlı performans... Uçuk diyorum çünkü benim sayko zihnim bile bu kadarını hayal edemezdi! Hayalden de öte bu kadar fena olacağı aklımın ucundan bile geçmezdi. Geçti setupın arkasına adi herif zıvanadan çıkardı bizi... Ben en son saat 0430 sularını hatırlıyorum, sonrası karanlık :)

Bu kadar güzel olunca dedik bir "Ramazana Merhaba" partisi yapalım. Vee işte karşınızda "SadenerLand Live Session by Dj Övünç... Kapı açılış saat 2300...

Dün en son şunu diyordum, şimdi hatırladım: "Yapmaaa Övünç Yapmaaaaaaa, çalmaaaaa..."

28 Ağustos 2008 Perşembe

Disko Disko Partizani...

Bazıları annelerinin ligine geri dönerken, Fenerbahçem Şampiyonlar Liginde... Her ne kadar son 15 dk, gene tesbihime sarılıp "Ya Sabır" çeksemde Alex'im coşturdu bizi. Kuralar bugün çekiliyor, bizse 3. torbadayız. Ancak bu futbol böyle devam ederse, tesbih mespih kesmez bizleri, averaj takımı oluruz walla... Danyel Guyiza klasik, gene boş geçti. Olm alışacaksan alış artık ama, 30 milyon avro verdik, Aziz Başkan açar adamı sonra :) Di mi berkOWIC?

berkOWIC demişken, tanıtmak lazım! O bizim zayıf halka... Sanki başına gelecekleri biliyormuş gibin, daha maçın başında suratında bi UFF ifadesi var. Maç sonrası kaşındı, oturduk PS3'e... 3-1, 6-0, 5-0, 2-3 ve 7-0... Eminim ki uykusunda "Ahh Ronaldinho, Yapmaaaa Messiiii" diye sayıklıyordur. Ha uyuduysa tabii... Zayıfsın :) zayıf! Siz diğerleri, sabredin sıra size de gelecek...

25 Ağustos 2008 Pazartesi

Mateja Kežman, yolun açık olsun...

Vee Kežman PSG 'de... Gideli neredeyse 1 hafta oldu. Yazmayacaktım ama dayanamadım... İçim kan ağlıyor ama elden de bir şey gelmiyor... Benimki bir gönül bağıydı, amaçsız... Benimki bir isyandı, ona duyulan tepkilere karşı tepkisiz... Benimki gidenin arkasından yakılan bir ağıttı, içten mi içten... O da ruh hastası idi, belki bende...

Fenerbahçem'de hep tek forvet oynadı. Oynadı ama bir istikrarı olmadı. Ya kestiler onu, ya da gördüğü kırmızı kartlarla kendi kendini takımdan kesti... Geldi Güiza, pabuçu dama atıldı. Ama göreceğiz... Umarım Güiza 'da çok başarılı olur ama o Semih 'le çift forvet oynuyor. Kežman ne zaman çift forvet oynamış ki bizde... Tek başına çırpınıp durdu... Oynasa dağıtırdı o hırsıyla rakip defansı...
Konumuz Mateja Kežman... Fenerbahçem 'in ex-nam-ı değer Batman 'i... Benim içinse psikopatın en hası... Tam Fenerbahçem 'e yakışan topçu :) Tıpkı basketboldaki Willie Solomon gibi... O da gitti ya, yazık ki ne yazık... Değinmişken ona da müsait bir zamanda yer veririz buralarda... Neyse, Kežman 'ı eleştirdiler, sövdüler, kovdular, yediler - bitirdiler, öldürdüler... Adamın kalitesini, yeteneklerini, topçuluğunu tartıştılar... Yuh ulan hepinize... Her zaman arkasındaydım ve hala en büyük savunucusu benim. Ama boşuna mı??? Dayanamadım biraz gerçeklerden bahsedelim istedim, bir araştırma yaptım. işte size Mateja Kežman...

Mateja Kežman, 12 Nisan 1979 Zemun, Belgrad doğumludur. Benden bile küçük yani :) 1.82 boyunda, 74 kilo ve Sırbistan vatandaşıdır. Takma ismi daha öncede belirttiğimiz gibi Batman'dir. Gelin kısaca kariyerine bakalım.

1995/1996, FK Zemun, 12 maç, 12 gol
1996/1997, FK Loznica, 17 maç, 9 gol
1997/1998, Sartid, 17 maç, 9 gol
1998/2000, FK Partizan, 60 maç, 34 gol
2000/2004, PSV Eindhoven, 172 maç, 126 gol
2004/2005, Chelsea FC, 37 maç, 7 gol
2005/2006, At. Madrid, 33 maç, 10 gol
2006/2008, Fenerbahçe, 46 maç, 20 gol

2006-2007 sezonunda Atletico Madrid (İspanya) takımından Fenerbahçe'ye, 28 Ağustos 2006 tarihinde 4 yıllık sözleşme yapılarak transfer edildi. İstatistiklerden görüldüğü üzere Forvet mevkiinde oynamaktadır. :-) Fenerbahçe'deki ilk maçı 02 Eylül 2006 tarihinde oynanan Fenerbahçe - Beylerbeyi AŞ hazırlık maçıdır. Fenerbahçe'deki ilk resmi maçı ise, 06 Eylül 2006'da oynanan Fenerbahçe - Antalyaspor AŞ Süper lig maçıdır.

Kežman, milli formayı ilk kez 25 Mayıs 2000'de oynanan Çin-Yugoslavya maçında giydi. O zaman Partizan Belgrad'ın futbolcusu olan Kežman, ilk maçını Çin'e karşı oynadı ve golünü de attı. Daha sonra Milli takımın değişmez ismi olan Kezman kritik gollere imza attı. 49 defa Sırbistan (Yugoslavya) A milli takım forması giymiş ve 17 gol atmıştır. En parlak dönemi, 2006 Dünya Kupası elemelerinde Sırbistan-Karadağ adına 5 gol attiği dönemdir ve takımının Almanya'da yer almasında büyük pay sahibi oldu. Ancak 2006 Dünya Kupası´nda Sırbistan Karadağ-Arjantin maçında gördüğü kırmızı kart sonrası bavulunu toplayıp habersizce ülkesine dönmüştür. Bu yaptığı davranıştan ötürü o günden beri milli takıma çağırılmamaktadır. 2003 yılında da Azerbaycan ile oynanan karşılaşmadan sonra Kežman milli takımı bıraktığını açıklamıştı. Fakat teknik direktör Petkovic'in yoğun ısrarları üzerine yine takıma dönmüştü. Mateja Kežman o dönemde Marca Gazetesi've verdiği röportajda Almanya'da düzenlenen Dünya Kupası'na gidebilmek için yapılan grup maçlarında İspanya'ya attığı ve beraberliği sağladığı golü kariyerinin en anlamlı golü olarak nitelendirmişti.
Sırp golcü Mateja Kežman'ın lakabı Batman demiştik. Ünlü çizgi roman ve film karakteri Batman'e benzetilen Kežman'ın bu lakabı almasının sebepleri öncelikle isim benzerliği... Dış görünüş ve yüz hatları nedeniyle de Batman'e benzetilen Kežman aniden gol pozisyona giren oyun yapısı ve stiliyle de bu lakabı aldı. Bununla birlikte filmdeki benzerliği düşünürsek PSV Eindhoven takımında Robben(Robin) ile birlikte forvette oynaması da, onun bu lakabını farklı bir yöntemle sağlamlaştırdı. Batman filminin film müziği PSV'nin maçlarını oynadığı Philips Stadyum'unda Kežman'ın attığı her golden sonra yankılanmaya başladı.

Kişisel başarılarına bakarsak, 2000 yılı Partizan 'da Yugoslavya Ligi gol krallığı, 2000 yılı Partizan 'da Yugoslavya 'da yılı futbolcusu, PSV 'de 2001, 2003 ve 2004 yıllarında Hollanda ligi gol krallığı ve gene PSV 'de 2004 yılında UEFA Kupası gol krallığı hemen söylenebilir.
Takım başarıları ise, 1999 yılı Partizan 'da Yugoslavya şampiyonluğu, 2001 ve 2003 yılı PSV ile Hollanda şampiyonluğu, 2003 yılı PSV 'de Hollanda Süper Kupa şampiyonluğu, 2005 yılı Chelsa 'de İngiltere Lig Kupası, 2005 yılı Chelsea de İngiltere Ligi şampiyonluğu ve tabii ki 2006 - 2007 sezonunda Fenerbahçemle Turkcell Super Lig şampiyonluğu, 2007 Türkiye Süper Kupa şampiyonluğu...

Hani 5 para etmez bi adam ya bu Kežman, gelin transfer bedellerine bir bakalım.

- 2000 yılında Partizan 'dan PSV 'ye Euro 14.000.000.-,
- 2004 yılında PSV 'den Chelsea 'ye Euro 7.500.000.-,
- 2005 yılında Chelsea 'den Atletico Madrid 'e Euro 9.000.000.-,
- ve 2006 yılında Atletico Madrid 'den Fenerbahçe 'ye Euro 7.000.000.- 'ya transfer oldu.
- Transfermarkt sitesine göre, şu an da Mateja Kezman 'ın değeri Euro 8.900.000.- 'den Euro 6.000.000.- 'a düşmüştü. PSG 'ye de Euro 4.000.000 + Euro 1.000.000.- olmak üzere Euro 5.000.000.- transfer oldu...
Kežman için psikopat diyorum ya, sadece benim yakıştırmam değil hakediyorda... Belki kimsenin bimediği bir hikaye ve anektot olacak şimdiki... Mateja Kežman, ileride daha vasıflı ve daha iyi bir futbolcu olabilmek için gençlik yıllarında herşeyi yapmaya hazırdı. Her iki ayağını da kullanan futbolcuların daha çabuk yol aldığını gören Kežman, güçsüz olan sol ayağını güçlendirmek için ilginç bir yöntem uyguladı. Kežman kendi kendine çalışırken ısrarla sol ayağını kullanmak istiyordu ama olmuyordu. Vücudu alışkanlık haline getirmişti sağ ayağını. Ve geriye sadece bir tek şey kalmıştı. Sağ ayağını kıracaktı. Kežman sağ ayağını bilerek kırdı ve sol ayağını bu şekilde geliştirmeye başladı. Kendi kendine duvar karşısına geçen Kežman kırık sağ ayağı yerine sol ayağını kullanıyordu. Kırık ayağı artık iyileşmişti. Ama önemli olan sol ayağını kullanabilmesiydi. Kežman artık her iki ayağını da kullanabilen ender isimlerden biri haline gelmişti. Canım psikopatım benim ya, ruh hastası yıldızım benim...
Artık kelimelerin fazla anlamı yok... Bu blogda sana her zaman yer var, psikopatım... PSG 'de attığın gollerle taşacak bu blog... Utanacak sana laf edenler, ezdirme bizi buralarda... Hadi Kežman 'ım saldır Kežman 'ım...

Yorumsuz

Ufff, var bu aralar bende bir sıkıntı ama hayırlısı bakalım... Bırakıp gidesim var herşeyleri... Ama ne olursa olsun fuar çoook güzel olacak. (MI?)

24 Ağustos 2008 Pazar

Hoşgeldin hüzün...

Ne yazayım ki ben şimdi... Ne güzel kafamız rahattı, ligler bitmişti. Gene başladık... Yaz da bitiyor zaten... Amaaaan...

22 Ağustos 2008 Cuma

Yorumsuz

Oldu Cuma ama nasıl geçti o kadar gün anlamadım... Fuara kaldı 5 hafta ve daha ortada hiiiiç bir şey yok! Halimden anlaşılıyordur. İndirr o parmaaa terbiyesiz demezler mi adama... Bloga da dokunmadım ki Julie 'm üstte kalsın, dinlesin millet, açılsın kulaklarınızın pası... Melek sesli Julie'm, önce Turkcell Kuruçeşme Arena 'da Sezen, sonra hemen sana... O DVD bugün biter mi? Bitmezzzz :)

18 Ağustos 2008 Pazartesi

Hayatımın kadını: Julie Thompson

Julie Thompson... Seni buraya yüklemeden olur mu? Sensiz bu blog olur mu? Bu aralar kendisi benim hayatımın kadını... Bu klibi tekrara alıp son bir haftada heralde yüzlerce kez seyrettim... Yeni keşfim :) Kim biliyor, kim tanıyor söyleyin bana :) Aşağıdaki video, blogu takip edenler bilir, sonunu 7 defadır getiremediğim Tiesto "Elements Of Life Copenhagen" dvd 'sinin 4. tracki... Tiesto feat. Julie Thompson...

Mükemmel bir şarkı, mükemmel sözler, mükemmel bir ses, mükemmel bir prodüksiyon, mükemmel bir düet, mükemmel mükemmel... Uzayıp gidiyor. Lütfen bir 6 dk. nızı ayırın ve seyredin, dinleyin. Sonra zehirlendim diye sakın bana kızmayın. Melek sesli Julie'm, hayatımın sonuna kadar seni dinleyebilirim...

17 Ağustos 2008 Pazar

Bu seferde sonu gelmedi...

Gene bir hafta sonu ve gene evde geçen zaman :) Koyduk gene Tiesto DVD 'sini, en son 4 te kalmıştık. Ne 5'i ne 6'sı, 7. kere seyrettim gene sonu gelmedi. Hatta performans düşüklüğü var, daha 2. DVD'ye ulaşamadan bayılmışız... Tüm takip edenlere söylüyorum, bu DVD'yi bırakın kopyalayıp dağıtmayı, piyasadakileri bile toplayıp full ihma etmek lazım. Allahtan Türkiye 'de yok :)

Bu resmi özel seçtim, herif resmen şekildeki gibi bizle oynuyor, ayıptır ama müslüman müslümana böyle yapar mı Tiesto? Haa tabi sen değilsin, o zaman yapacak bir şey yok ya... Aklıma bir hikaye geldi, makus kör kutup ayısı... Sanki biraz acıklı bitiyordu bunun sonu...

Doğum günleriniz kutlu olsun...

Yankı & Gülru, kendi doğum günleri için saolsunlar bir tekne turu ayarlamışlar... 30 kişi toplandık her iki yakadan, yedik, içtik, sohbet ettik ve en son tepiştik... Gece yarısına kadar deniz üstünde keyif süperdi... Havamız kurusun, gece yaşanan ay tutulmasını da seyretmek de bir o kadar mükemmeldi... Bu güzel gece için sizlere teşekkürler, doğum günleriniz kutlu olsun...

16 Ağustos 2008 Cumartesi

Nike The HumanRace yaklaşıyor...

Evet, bende varım :) Tüm dünya ile aynı anda 1 milyon kişinin yapacağı bir koşu bu. Benim neyim eksik. He biraz kondisyon olabilir belki :) parkurun 10 km olduğunu düşünürsek, Beylerbeyi 'nden Turkcell Kuruçeşme Arena 'ya kadar! Salonda 6km 'yi 30 dk'da rahat rahat koşuyorum, ama gerçekte ne olur bilinmez. Telef olmayalımda, sonra güneşte uyuya kalmaya benzemesin. Amaan, boğaz havası bu yarar bana, bi de köprüde hatıra fotoğrafı çektirir, gelirim!

13 Ağustos 2008 Çarşamba

2008 'in en iyi DJ oylaması başladı...

Veee beklenen an geldi... 2008 'in en iyi DJ oylaması başladı. Amansız rekabette bu sene bakalım nasıl gelişmeler olacak. Tiesto - Armin van Buuren çekişmesinde kim galip çıkacak, yoksa yepyeni bir isim mi aradan sıyrılacak....

İsteyenlere buyrun sitenin adresi... http://top100djs.djmag.com/ Açılan sayfada, önereceğiniz 5 isim sizden bekleniyor. Benim tercihim tabii ki;

- Tiesto
- Above & Beyond
- Armin van Buuren
- Markus Schulz
- Paul van Dyk

Son 5 senenin birincileri ise;

- 2007 / Armin van Buuren
- 2005 / 2006 Paul van Dyk
- 2003 / 2004 Tiesto

Gönlüm isterki Above & Beyond alsın başını gitsin,Trance 'ın prensleri... Ama DVD'lerin kralı Tiesto da şakaya gelmez... Hadi hayırlısı bakalım...

12 Ağustos 2008 Salı

Yorumsuz

Paspasımda çok şık hani...Tam uydu konsepte :) Saol Gülrucum, muck...

11 Ağustos 2008 Pazartesi

Yorumsuz

Malak gibi yatmanın dayanılmaz hafifliği... Çok güzelde, bir de uyuya kalmasak!! Ahh alkol ah!

- "Ustaa, 87 kiloluk bi ıstakoz bulduk, naapalım bunu!!!"
- "YUH!"

9 Ağustos 2008 Cumartesi

Gene Tiesto 'nun sonunu getiremedik!

Bir an önce eve gelmek için çıkmıştım TKA Sertap konserinden... Bu sefer ümitliydim sonunu getirecektim DVD 'nin...

Konumuz Tiesto... Yanlış hatırlamıyorsam son Amsterdam seyahatim sırasında almıştım bu DVD 'yi... "Elements Of Life" dünya turunun 2006 'da Kopenhag'da ki konserinin DVD 'si... 2 DVD... 2008 'de yeni piyasaya çıkmıştı ki ben bulup alıverdim. Ama çok pişmanım kabul ediyorum. Ben böyle bir şey ne gördüm ne de hayal ettim... Çok fenaa! Arkadaki ekranda dönen animasyonu bulmak için çok şeyi feda edebilirim! 3 kez seyrettim, her seferinde sızdım, sonunu göremedim. 4 oldu ama sonu gene aynı oldu, bayılmışım... Ben gerçekten göremeyeceğim bu efsanenin sonunu... Artık 5. ye kısmet olur mu bilinmez???

8 Ağustos 2008 Cuma

Yorumsuz

Bu haftamın bir kesiti... Bu kadar toplantı yapan insanda ruh sağlığı kalır mı? işte bende kaldığı kadar... Hoşgeldin hayatıma tekrardan Bilişim 2008...

7 Ağustos 2008 Perşembe

Hayatta Unutulmayacak Sözler - 2

Sagopa Kajmer... Rap tarzım değildir ama bu adamın sound u ve sesi kışkırtıyor beni... Özellikle şarkı sözleri çok iyi seçilmiş ve mesaj dolu... Şaka değil kitledi beni... O kadar çok var ki ama hepsi zamanı geldiğinde... Şimdiki psikolojik durumum bunu seçti...

Sagopa Kajmer - Kendim için:

"Ben, bana, kendim için lazımım..."
"Ben, bugün ölebilirim, şuan ölebilirim, heran ölebilirim...

Ayağına sağlık Semihim: MTK 0 - 5 FB

İstanbul'da salladınız çıldırttınız beni... En az 4 olur dedim, 2 attınız... Orada 3 'ten az olursa ayıptır dedim, siz abarttınız 5 attınız :) Neyse gençliğimin öcü tam alındı, MTK hadi canım kendi liginize... Semihim ayağına sağlık...

6 Ağustos 2008 Çarşamba

Hiroşima, bugün 06 Ağustos...

Bugün 06 Ağustos... Tam 63 yıl önce insanoğlu, en korkunç silahlardan biri ile yüzleşti ve dünya tarihinin en büyük felaketi yaşandı. 2 olay ve milyona yakın insan öldü, milyonlarcası ise olaydan yıllar sonra yavaş yavaş öldü...
O kadar haince bir plan ki, ABD önceden Japonların hayat ve hareket tarzlarını araştırarak onların en çok dışarıda oldukları saatini saptamış ve saldırı saatini sabah 08:15 olarak kararlaştırmıştı. Tam bu saatte ABD Hava Kuvvetlerine ait "Enola Gay" adlı B-29 bombardıman uçağı, Japonya'nın Hiroşima kentine "Little Boy" (küçük çocuk) adı verilmiş bir atom bombası (resmi üstte) attı. Bombanın gücü 15.000 tonluk TNT patlayıcısı ile eşdeğerdi. Bomba yerden 580 metre yükseklikte patlatıldı. Bombanın ilk vurucu dalgası olan fırtınanın hızı saatte 800 kilometreydi. Patlama ile kent üzerinde 13 kilometrekarelik bir radyasyon bulutu oluştu, ilk anda 70.000 insan buharlaştı, toplam 140.000 insan öldü, şehrin %60'ı haritadan silindi. 2 ay içinde bombanın asıl silahı olan radyasyon 50.000 kişiyi daha öldürdü, 5 yıl içinde radyasyon nedeniyle mutasyona uğrayan 60.000 kişiyi daha... Milyonlarca insan, radyoaktif serpintiler nedeniyle ya sakat kaldı, ya da yavaş yavaş öldü ve bu acı mirası sonraki nesillerine taşıdı...

Bu da yetmezmiş gibi sadece 3 gün sonra Nagazaki'ye 2. bomba atıldı. "Fatman" (Şişman Adam) bomba ise ilk atılandan daha etkili 20.000 tonluk TNT patlayıcısı gücündeydi. Gene aynı senaryo... İlk anda 27.000 insan buharlaştı, 100.000 insan öldü bla bla bla...

Hiroşima, sonrasında, bir "barış şehri" olarak yeniden inşa edildi. Bombanın yıktığı alanda, ayakta kalan ilk bina "Hiroşima Barış Anıtı" olarak seçildi. Her yıl olduğu gibi bu yıl da, Hiroşima'da yaşamını yitirenler için anma törenleri düzenlendi. Bombanın düştüğü yer yakınında kurulan Barış Parkı'nda binlerce insan biraraya gelerek, bombalamada yaşamını yitirenlerin anısına saygı duruşunda bulundu.

Bu konuda nerden çıktı demeyin! Atom bombası... Böyle bir kararı kim nasıl verebilir? ABD atom bombalarını Japonya'nın Pearl Harbor Limanı'na yaptığı baskının intikamını almak ve İkinci Dünya Savaşı'na son vermek için kullandığını açıklamıştı. Pardon ama hassiktirsin ordan! Bu kararı veren insan veya lar, nasıl hayatlarına devam edebildi??? Ben geçen sene önüme aniden atlayan bir kedinin üstünden geçtim diye kahrolmuş, her kedi gördüğümde huzursuz olmuştum. Ya da Gölcük depremini birebir ortasında yaşayan bir insan olarak, gerçeğini asla bilemeyeceğimiz ve tahmin bile edemeyeceğimiz ancak kağıt üzerinde 35.000 olan kaybımız sonrasındaki hislerimi düşünüyorum... Yok yaa ben çok duygusalım herhalde, baksana millet neler yapıyor... Hiroşima, büyük acınızı tüm kalbimle paylaşıyorum... Koimizu Hiroşima...

3 Ağustos 2008 Pazar

Hayatta nefret ettiğim şeyler - 3

Bugün TKA 'da Björk konseri vardı. Saolsun Björkü severim ancak klipleri veya 10-15dk lık müziği yeterliymiş, konser olunca mikti beynimizi o sapkın tınılarıyla ama konumuz bu değil. Eve dönerken yolda çıt! yandı gene sağ ön far ampulu... Neffffffret ediyorum, gerçekten içten hissederek nefret ediyoruuum! Ne yazsam boş! Focus'u olmayan bilmez, öyle basitçe gidip ampul alıp takılmıyor, tıpış tıpış servise gidiyorsun... Offff of... Servis yolları taştan, Bokböceği sen çıkardın gene beni baştan... Arrgh!

2 Ağustos 2008 Cumartesi

Kıbrıs 'ın kanayan yarası: Kapalı Maraş

Kıbrıs'tan söz edip, ona değinmezsek olmaz. Kapalı Maraş nam-ı diğer Varosha... Yani bilmeyenler için, 74'te adaya yapılan çıkarma sırasında ele geçirilip, dönemin basiretsiz devlet büyükleri tarafından heba edilen bir cennet... Ama şuandaki haliyle BM ve Türk askerlerinin cirit attığı bir hayalet şehir! Zamanında rahmetli Ecevit, bu bölgeyi aldığında "Çok ilerledik, burayı ilerde müzakereler sırasında bir koz olarak kullanırız" dediği yer... Taa o yıllarda bugünün mimarisini andıran müthiş binalar, yüksekliği nedeniyle plajlarına güneş ışığı değmeyen oteller, altın sarısı kumlu plajları, gece mavisi denizi... Hatta çıkarma sırasında apar topar boşaltılan evlerdeki masalarda açık duran kitaplar, yekpare kül haline gelmiş sigaralar, camlardan dışarı rüzgarla savrulan perdeler...

Şuan açılsa tek başına tüm Kıbrıs 'ı kalkındıracak bir yapıya sahip. 34 yıl süre zarfında tek bir tuğla konmamış ve tek bir çivi çakılmamış olmasına rağmen tüm yapılar heybetle direniyor zamana... Ne kadar doğru bilmiyorum ama 74'lü yıllardayken, bu otellerin 2000'li yıllara kadar rezervasyonları olduğu rivayet edilir. Ve gene bir bilgi, hala o bölgede bulunan bankalardaki kasaların ağzına kadar dolu olduğu söylenir, mühürlü vaziyette yatıyorlar :) Evet işte böyle hüzünlü ve dramatik bir konudur Kapalı Maraş ve bir ölüm sessizliğiyle makus sonunu beklemektedir...

Aslında tüm resimler, olayı bu kadar kelime yazmadan anlatıyor. 1.sinde arka planda başlayan ve ufka doğru dizilen otellere dikkat, 2.sinde ilk plandaki otellerin eski hali, 3.sü ise günümüzün resmi...