30 Aralık 2010 Perşembe

İlginç

Bu kadar zamandır nerdeyim? Eşşşek gibi çalışıyorum... Ama bugün bizim katta yılbaşı partisi var :) Biz yaptık, bokunu çıkardık, biz oynuyoruz... Bu kim? Eee sadık yarim su damacanası :))) Yazıcam 2011 'de sözz :) Ne olursa olsun yazacağım :) Hey gidi damacana hey! Dilin olsa da konuşşan :)

14 Aralık 2010 Salı

İ.B.B.

Acıklı bir kulüp hikayesi bu... İlk süper lige çıktıkları sene, herkes asansör olur hemen düşer dediler. Olmadı, düşmediler... Hatta her sene sağolsunlar yapıştırdılar Fenerbahçe'me de :))) Adamlar o kısıtlı imkanlarla utanmasalar ilk 5'e oynayacaklar... İstanbul'un değil, Türkiye'nin en büyük stadında oynuyorlar ama tüm bu güzel şeyler onların makus talihini değiştirmiyor. Hani ağızlarıyla kuş tuttular, ama ne hikmetse taraftar tutamadılar :) İstanbul Büyükşehir Belediyespor 'un taraftar grubu BozBaykuşlar, yılın efsane pankartını açarak bu ironik duruma ayna tutuyor :))) Ha uşaklar "Bize Her Yer Trabzon" diyerek İstanbul'u 60bin kişiyle inletirken, İBB 'nin sadece 20-30 taraftarı cevabı yapıştırıyor...

"BİZE HER YER DEPLASMAN" :)))

13 Aralık 2010 Pazartesi

Beni neden yoruyorsun?

Serdar Ortaç'tan nefret ettiğimi söylemeye hiç gerek duymuyorum. Ama bir lafı var ki, nedense dilime olmuş pelesenk! "Hayaaaat, beni neden yoruyosuuuun?"... Nasıl söylenmez ki? Hele bu zamanda, bu yoğunlukta... Akşam akşam evde oturmuş maillerimi okuyorum, arada çıkana bak :) Konsantrasyon sıfır! Natürmort! Bir ekrana bakıyorum, bir etrafıma... Sonra demeden duramıyorum, ben ne yapıyorum ya :) Ben böyle işler yapmak istiyorum... Yıl 2006, Rotterdam'da yapılan Volvo Race... Ve işte Tiesto... Saltwater - The Legacy eşliğinde... Müthiş prodüksiyon, müthiş planlama... Müthiş... Bu saatten sonra akıl mı kalır insanda? Nasıl iş yapılır kine... Kıl, tüy, yün... Hayata bak :))) Ağlamak istiyorum sayın seyirciler...

11 Aralık 2010 Cumartesi

Hayatta nefret ettiğim şeyler - 34

Bu ara fazla pesimistim galiba... Batmaya başladı çok şey... İşten olabilir mi diyorum, daha önce yazmıştım yok canım ne alaka! İş yetmezmiş gibi, bir de kış lönk! diye geldi. Hayat denen bu oyun başladı gene zorlaşmaya :) Oyun walla, başka bir şey değil! Ha bilgisayarda oynamışsın, ha hayatı yaşamışsın. Yeni level, şemsiyeler... Öyle bir bölüm ki, insanın yolda yürürken gözünün çıkmaması an meselesi!... Akıl kısmı tartışılır ama Allah bize boy vermiş, hobbit Türk halkı savaşıyor benimle... Kimse mi bilmez bu mereti kullanmayı? Sanki kuşanmışlar kılıçları, çıkmışlar sokaklara... Milletin gözünü çıkaracaklar! Zaten bir de uzunum, tam gözümün hizasından geçiyor. Ani hareketlerinden adamı zorla Matrix yapıyorlar, sürekli eğilip duruyorum. İstersen eğilme, takacaklar gözümü şemsiyenin ucuna! Allah korusun diyorsun ama o da bir yere kadar korur di mi? O kadar gözüm dönüyor ki, gerçekten birini alıcam aşağıya yakındır. Nefret ediyorum hepinizden, tüm dikkatsizlerden...

10 Aralık 2010 Cuma

Hayat...

Hayat, Cuma'yı beklemekten ibarettir...

Yorumsuz...

Son Dakika!!! Flaş haber... Erdoğan'ın talimatıyla bakın yapan polis, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi konferans salonunda yeni cephaneler bulmuş. :)))

Adamın böylesi...

Bu ara gündem yumurta savaşları :) Üniversitelerde yer misin yemez misin? Ülkeyi getirdikleri hale bak! Gençlik zaten barut fıçısı, hala dolduruyorlar. Ama çıktı işte aradan biri, tıpkı benim mentalitemde :) Çok güldürdü beni :)))

Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Doğu Ergil, Zonguldak'ta üniversitede gittiği İnsan Hakları konulu sempozyumda konuşurken yanında getirdiği kangal sucukları göstererek, "yumurta atacaksanız atmayın, beraber kantine inelim yiyelim demiş." Kırdı geçirdi beni... Seviyorum bu kıvrak zekayı... Gözzümsün, çok tuttum seni hocam :))) Biz ne hocalar gördük Mehmet Genceli 'nin kulakları çınlasın! Hala böyle insanların aramızda olduğunu bilmek ne güzel... İnsan hala özlüyor Aziz Nesin 'i...

8 Aralık 2010 Çarşamba

Sifona dokunmanın dayanılmaz hafifliği

Dokunmatik telefon kullanan kişiler, sifona dokundukları sırada ellerine bulaşan bakterilerden 18 kat daha fazlasına gün boyunca maruz kalıyorlarmış. Habere bak, sifona dokunmanın bile dayanılmaz hafifliği olabiliyormuş :) Ben BB 'ciyim, kullanan düşünsün. Ne demişler, bal tutan parmağını yalarmış. Yok buraya olmadı bu, benim bile yazarken yüzüm ekşidi...

Hayatta nefret ettiğim şeyler - 33

Bazı şeyler vardır, hani her gün başınıza gelir. Sinir olursunuz, gene gelir... Nefret edersiniz, gene gelir... Bu, o durumun dik alası... Bıktım ben bu mesajı almaktan... Gerçekten firmamda başıma gelen en sinir bozucu şeydir bu! Her gece 01:00'de geliyor... Sayko bir etki yapıyor bende... Hadi maili geçtim, asıl o maili BB 'den herrr gece yarısı mail geldi diye okumak yok mu? Bağımlısı olduğumuz yanan o kırmızı ışığın laneti olsa gerek... Gerçekten her gün aynı şeyi yaşamaktan taakatim kalmadı. Gecenin bu yarısı çalışıyorum, gene geldi, gene geldi. Geldi abi, ne diyeyim ki ben artık... Bıraktım işi yazıyorum buraya... Kimse ee sende boşalt demesin, boşaltıyorum ama olmuyor. Ruhum boşalıyor ama walla benim kutum boşalmıyor...

Acaba haftalık mail sayımın 900 olmasından kaynaklı bir durum olabilir mi bu? Yok canım, sanmam, ne alaka... O zaman My mailbox değil, my life is really almost full!!! olur.

6 Aralık 2010 Pazartesi

SadenerLand Research Lab. Reports...

Her insan mutlu olamaz..
Çünkü gereğinden fazla özler dünü,
Hak ettiğinden fazla düşünür yarını.
Ve hiç haketmediği kadar bilinçsizce yaşar bugünü.

Her insan mutlu olamaz...

Çünkü gereğinden fazla özler hayatından çıkanları,
Hak ettiğinden daha büyük umutlarla bekler hayatına girenleri.
Ve asla göremez yanıbaşındakileri...

Tolstoy

27 Kasım 2010 Cumartesi

Sonunda Baroni

Kedi kedi olali ilk kez bi ciger tuttu! Sonunda be Baroni, bi faydani sonunda gorduk... Hadi alin su maci!...

Sent by BlackBerry Internet Service from Turkcell

24 Kasım 2010 Çarşamba

Alex de Souza


34 ALX 3000

Alex de Souza... Alex, Alex, Alex...

Samimiyetimle, tüm içtenliğimle yazmak istedim. 32 yaşındayım... Ömrüm yettiğince çok topçu gördüm Fenerbahçemde... Kimleer geldi, kimler geçti bu renkler altından... İsim saymak istemiyorum. Polemik falan hiç niyetim yok. Diyeceğim kesin... Kimseler kızmasın, Alex de Souza aralarında gördüğüm en büyük topçudur. Bunları 3.000. golü attığı için yazdığımı düşünen varsa, baştan alt bloga geçsin.

Kabul ediyorum, beğenim hep büyüktü ama yeri geldi çok eleştirdim, yeri geldi çok sövdüm. Artık hepsini bir kenara bırakıyorum. Kendisinden çok özür diliyorum ve kendimden gerçekten utanıyorum. Ha şunu da kabul ediyorum, bize bir avrupa kupası kaldırtamayacak, hatta bir Türkiye Kupası bile :))) Hatta hatta dünyanın en büyük yıldızı falan da olamayacak. Sene sonunda büyük ihtimalle ayrılacak Fenerbahçemden... Ama umrumda değil, benim için sarı lacivertli renkler altında gördüğüm en büyük topçu olacak.

Eleştiriyorlar onu güçsüz diye, koşmaz diye... Haklılar ama o hiç bir zaman aksini iddia etmedi ki... Türkiye'de atıyor ama Avrupa'da balon dediler... Kısmen haklılar, hiç faydası yok diyeni Allah taş eder çünkü... Ama bende demek istiyorum ki, madem Türkiye'de atmak bu kadar kolay, hadi bana gösterin başka atanı? Adam atmıyor, attığı kadar da attırıyor... Adam her sene 15 atıyor, 15 attırıyor. 34 maçlık ligde, hemen hemen her maça önde başlıyorsun demek. At gözlüğümü çıkarıyorum artık ben... Zaten tarihe geçeceksin de, 3.000. golü attın ya, seni silmek isteyenler bile artık asla silemeyecek. Alex de Souza... Büyük profesyonelsin... Büyük kaptansın... Büyük insansın... Büyüksün Alex, çok büyüksün...

Aydınlandım galiba... Olsun geç olsun da güç olmasın. Artık sende buradasın, elim yazdıkça, nefesim yettikçe...

StormTroopers, their secret lives...

StormTroopers, says; YMCA :)))

Oldies but goldies :) StarWars bu...

101125_Edit: Thx to Delimod ...

23 Kasım 2010 Salı

Hayatimiza yeni yeni terimler...

Bugun Istcell Teknoloji Zirvesi gunuydu. O kadar kosturmanin sonucunda emeklere degen bir is... Simdiki konu hayatimiza giren yeni yeni terimler. Bu sefer ki "Cloud Computing"... Duyan var miydi bilmiyorum ama ben uzun zamandir rastliyor ama detayli bilmiyordum. Biraz sektorelde olsa aydinlanmak guzeldi sanki :) Her ne yorgunluktan bulanikda gorsem...

Sent by BlackBerry Internet Service from Turkcell

21 Kasım 2010 Pazar

DAHA FAZLA HAYAT

Iyi fikir, iyi is :))) Walla bence oyle...

Sent by BlackBerry Internet Service from Turkcell

12 Kasım 2010 Cuma

Edward Nino Hernandez

İsim fiyakalı ama futbolun yıldız adaylarından falan değil. Bizimkisi 24 yaşında dünyanın en kısa insanı... Edward Nino Hernandez... Hepin topu 70 cm. Walla... Doğduğunda zaten 3o cm iken, 24 yılda sadece 40 cm büyüyebilmiş. Doktorlar nedenini bulamamışlar, o da kaderine razı bir şekilde yaşamaya devam ediyor. Tek sıkıntısı insanların onu mıncıklaması ve tutup havaya kaldırmasıymış :) Tek derdin bu olsun be Nino, helal olsun sana... Kız arkadaşı da varmış, 18 yaşında ve 1,5m... Aşk bu, boy pos dinlememiş.

İnsan içinden bu kadar da olur mu diyor. Hayat bu... Sadece 70 cm olmak... Nasıl bir dünyası var acaba? Ne kadar hayatla barışık olsan da zordur be arkadaş. Biraz kederli bu ara Nino. Çünkü bu ünvanda sayılı günü kalmış. Ne yani daha kısası da mı var sesleri, ovalara yayılııır... Nepalli Khagendra Thapa Magar, 18 yaşını doldurduğunda, dünyanın en kısa insanı o olacak. ??? Eli kulağındaymış. Açılmasın gözlerin Scracth gibi, tahminler başlasın.. 65 mi?... Yok artık 60... :))) 56 cm... Sadece 56...

Hayat...

Hayat, Cuma'yı beklemekten ibarettir... Geri dönmek çook güzel...

11 Kasım 2010 Perşembe

Kiralık Katil'in hikayesi

Nicolas Anelka... Bir dönem yolu Fenerbahçe'mizden geçmiş futbol dünyasının büyük yıldızlarından biri... Hala özlüyorum ve hala inanamıyorum bu adamıın bizde yedek kulübesinde oturduğuna...

İlginç bir istatistiğini yakalamışlar. Adam resmen bir derbi canavarıymış meğer...

- PSG'de oynarken Marsilya derbisinde,
- Arsenal'de oynarken Londra derbilerinde,
- Real Madrid'de oynarken Barcelona derbisinde,
- Liverpool'a gittiğinde Everton derbisinde,
- M.City'de oynarken M.United derbisinde,
- F.Bahçe'de oynarken G.Saray derbisinde, :)))
- Chelsea'de oynarken de yine Londra derbilerinde gol atmayı başarmış.

Hatta hala da atmaya devam ediyor. Futbol'un kiralık katili bu adam... Ahh ah, seni bizim takımda yedek kulübesinde oturtan Daum 'un a.q. ...

10 Kasım 2010 Çarşamba

5,5 kg

Hafta sonu veteriner günümüzdü. Kendime birşey olsa en son gideceğim yer hastane olur, ama küçük prens için paşa paşa kalkıp gidiyoruz. Nasıl iş bu zaten anlamıyorum, gelecekte bir zamanda da anlayacağımı hiç sanmıyorum...

Zamanında iyi ki almışım ya, onsuz geçecek bir zamanı düşünemiyorum artık. Özlemiyor değilim o küçük halini... Ele avuca sığmazken, şimdi küçük baş diye kesersin kurbanda... Derisini de bağışlarsın Türk Hava Kurumu'na :) Şu 1,5 senedeki evrimi gerçekten çok efsane... Eskiden üzerimde gezmesine bayılırdım, şimdi de bayılıyorum ama nefessizlikten! Ağır oldu walla... Bastığın yeri toprak diyerek geçme tanı diyorum ama daha henüz anlamadı. Hafta sonu gittiğimizde tarttık 5,5 kg geldi, Allah seni inandırsın. Ben inanamadım çünkü... Hadi ben geçtim vücudumdaki izlerini, halı mı kaplatsak yerlere fayanslar heba olmasın...

En iyi üniversiteler

Dünyanın bu seneki en iyi üniversiteleri açıklanmış :)Araştırmada kriter olarak, Nobel ödülü kazanan mezun ve akademisyen sayısına, adı çokça geçen araştırmaların sayısına, ileri gelen dergilerde basılan ve yayımlanan makale sayısına, enstitünün büyüklüğüne oranla kişi başına düşen verim göz önünde bulundurmuş ve liste daha çok bilimsel araştırma başarılara odaklanmış.

Harvard tabii birinci. ABD ilk ona 8, ilk yüze 84 okul sokmuş. Nasıl olduğunu anlayamadığım bir şekilde Türkiye, bu listeye sadece tek bir okul sokabilmiş. Yok yüze değil be :) Giren okulda 424. olmuş :))) Artık liste kaç okulluksa... Asıl okulun adı çok daha bomba! End dı gıremii goooz tuuu İstanbul Yunivörsıti!... Bir yanlışlık olsa gerek bence... Arkadaş ben o okula gittim sanıyorum ama kendimden şüphe ettim şimdi. Çevik kuvvetle, sivil arkadaşlarla, her gün cam çerçeve yenilenmesi ile hak ettiği bir zafer kazanmış demekten kendimi alamıyorum okulum için. Hoş bende sadece sınav dönemlerinde onlarla birlikte oldum o ayrı ama gerçekten bir yanlışlık olsa gerek.

Şaka bir yana, gurur duydum walla okulumla. Harvard okumuş kadar oldum, bi an bile olsa :) Boğaziçi'ymiş, Koç'muş, Odtü'ymüş... Peh!... Üzülüyorum da aslında... Ne olacak bu ülkenin sonu diye...

One Step Beyond...

25th pass : No one / disilludere, disingannare, disillusione

1st Key: SUN
2nd Part History: Senseless, Shrink, Disillusion, Waves, Kırpık, Dragonfly, Stratosphere, 2099, Selflessness, Sacrifice, Angel-a, Antisocial, Jaren, TK155, Luxuria, THY, Indigo, Insidious, Handicap, Transformers, 501, Schizophrenic, Sempiternal, Rain

Date : 10.11.2010

Böylesini yediniz mi?

Bugün efsane bir şey oldu :) Ofiste mailler arasında debelenirken bir ses duydum. "Aaa İmam Çağdaş'tan baklava gelmiş"... Vay anasını sayın seyirciler! Zaman durmuştu sanki... Katın ortasından çıkan bu ses, taaaa en köşede oturan o hassas kulaklarımda öyle bir yankılandı ki... Körle yatan şaşı kalkarmış, Kırpık sağolsun ona çekti kulaklarım herhalde... Bi an dalga mı acaba dedim ki, o baklava kutusunu görünce... Sonrasını zaten hatırlamıyorum. Yerken nasıl bir haldeysem, nefes almayı unuttum heralde, kendime geldiğimde ağzımda baklava vardı.

Yemeyenler anlamaz ki... İsterim ki onlar, yolu G.Antep'e düşerse bi gidiversin. Anlatılmaz yaşanır ya, o hissettiklerin her ısırışındaki... Yutkunmak istemezsin, sonsuza kadar çiğnemek mümkün olsa... Ne güzel bir andı o, düşün hala unutamadım. Walla yok bööle bişey yaa!

7 Kasım 2010 Pazar

Bilica ve "Yüreği ile Oynamak"

Aykut Kocaman, Bilica için zamanında "Yüreği ile oynuyor, benim öyle oyunculara ihtiyacım var." demişti. Görünce de ister istemez bana bi kal gelmişti :) Dün akşamki efsane ıskasından sonra gene bu demeç aklıma geldi nedense... Yüreği ile oynamak... Yüreği ile oynamak... Sonrada, taa dünya kupasında John Terry'nin oyundaki bir anı geldi aklıma... Vay be dedim...

Dün Bilica hata yaptı, harbi kızdım. Taraftar onu ıslıkladı, taraftara daha çok kızdım! Bence de kesinlikle yapılmamalıydı. Ama Bilica da gitsin o yüreği ile başka yerde oynasın.

Adriana Lima

" Yorumsuz..."

O tınılar arasında...

Mahşeri bir yoğunluk öncesindeki son bir Pazar günü yaşıyorum... Hava inanılmaz güzelken oturmuş evde lap-top başındayım. Durum olabilecek en kötü halken, bir anda o tınılar başlıyor... İşte tamda ihtiyacım olan şeydi bu sanki...

Bizim alt katta piyano var, zaman zaman çalar biri... Kim onlar hiç bilmiyorum, hoş apartmanı hiç bilmiyorum :) Ama kim çalıyorsa, o kadar güzel çalıyor ki... İnanılmazz yaa... İnsanın gözünü kapatıp dinleyesi geliyor. Beni çocukluğuma götürüyor, engel olamıyorum. Bunları dinlediğimden değil :) Amiga'da bir oyun vardı PİRATES diye... Yanılmıyorsam 90'li yılların başı olsa gerek... Ömrüm geçmişti başında... Oyun, Karayipler'de 1600'lü yıllarda geçen korsanlık hikayesi. Denizlerde seyahat edip gemi savaşları yapmak, kılıç sallamak... O dönem paha biçilemezdi. Oyunda sürekli şuanda aşağıdan gelen tarzda piyano tınıları vardı. Bir tarz bu ama hangisi walla bilemiyorum :) Hatta şehir valilerinin kızları ile kutlamalardaki vals bölümü yok mu? Dans sırasında gitmen gereken ok ışıkları için klavyeyle cebelleşmek :) Walla oyunda bile dans edemedim ki ben :) Hala çalıyor, halaa... Ve gerçekten çoook güzeel çalıyor...
Oyun mu? Tabii ki ... Yenisi çıktı ama ben hala eskisini oynuyorum arasıra... Çünkü oynarken o zamanlarım aklıma geliyor; çocukluğuma dönüyorum sanki... Galiba ben hiç büyümedim ki...

2 Kasım 2010 Salı

Satılık 2 biletim var...

Kaderime ben ağlamayayım da kim ağlasın? Yazmamıştım ki nazar değmesin diye ama nafile... 13 Ekim'de Armin'in yeni dünya turnesi başlıyordu, "Armin Mirage"... Aldım da biletleri, nasılsa zaten tatildi. Ya tatil! İş patladı... Sorarım sana, adaletin bu mu dünya? İçim çok buruk, kelimeler kifayetsiz, hayaller artık değersiz... Yazık...

Neyse satılık 2 biletim var Jaarbeurs Utrecht 'e...

Çocukları u"YouTube" :)

Bu YouTube'un başına gelen, pişmiş tavuğun başına gelmemiştir. Ee gene kapama kararı almışlar... Walla biri taşş maş geçiyor bizle... Arkadaş, 2-3 gün önce açılan bu siteyi gene niye kapatmaya çalışırsın? Buldular sakıncalı bir video, orası kesinde... Daha ağız tadıyla bir gezemedim ki ben :) Neyse TİB müracaat edecekmiş, anlaşırlar belki. Yoksa gene kapatırlarsa, açılmasına belki yeter diyorum benim ömür... Açıldığında belki çoluk çocuğa karışmışşam, girerim hepsini uyuuutup! :)

Yorumsuz...

Yok ölmedim :) Yazcam artık, söz...

20 Ekim 2010 Çarşamba

20.10.2010 / 20:10

10.10.10 furyasından sonra sosyal medya, bu 20-10 konseptini atladı bak :) Olmaz, hakettiği değeri verelim. Haçan uşaklar...

Bu adam ne yapıyor?

Bu akşam ki genel kültür ve eğlence yarışmamıza hoş geldiniz... İşte sorumuz; "Bu adam ne yapıyor? Vee işte fotoğrafımız, süreniz 10 saniye...


a) Davar güdüyor,
b) Tavuk kışkışlıyor,
c) Biriyle iletişim kuruyor ama o ne demek en ufak bir fikrim yok,
d) Futbol oynuyor,
e) Walla eminim ki onun bile haberi yoktur.

13 Ekim 2010 Çarşamba

Can Bogazdan Gelir

Bu saatte de kiymali borek yenir mi? Can bogazdan gider bolumu yakinda...

Sent by BlackBerry Internet Service from Turkcell

10 Ekim 2010 Pazar

Bitmeyen nağmeler...

Haberturk'te bakınırken, atılan başlığa takıldım. Böyle pat diye yazılır mı bu haber :) Taraftar kahrından telef olacak. İnsanın adı çıkacağına canı çıksın derler ya, bu iş tam o hesaba döndü... Nerden kim tutsa, bir yerleri elinde kalıyor kardeşim, bu nasıl projedir :) Ne basiretsizliktir? Artık gınaa geldi, temcit pilavı gibi dönüp dolaşıp gündeme gelmesinden... Bir yandan kıs kıs gülüyorum, bir yandan da gerçekten hayretler içinde izliyorum. Benim aklımın almadığı, alt tarafı mimari bir proje olan bu iş neden bir türlü bitmiyor? Stadı 6S kulübünün yap(a)madığını herkes biliyor zaten de, her ihaleyi alan niye sıçıyor arkadaş? Acaba kulüpte olayı bu açıdan yorumlayan bir profesyonel var mıdır merak ediyorum? Benim gördüğüm tam bir fakir edebiyatı... Şakkka gibi...

Adnan Polat, stadın 29 Ekim'e yetişmeyeceğini, (kısmetse) 2011 Ocak'ta açılışı yapmayı planladıklarını açıklamış. E hadi hayırlısı bakalım... Da soruyorum kendime istemeden... Siz değil miydiniz yakın zamanda stada gidip gövde gösterisi yapan? Sahaya takım taklavat inip az kaldı 29 Ekim' e geleni atçaz tutçaz diyen? Görünen köy, bu gidişle daha çok giderler ama top oynamak için değil, kazma kürek sallamaya, stadı bitirmek için :) İş başa düşmesin başkan, aman :) Bende walla bitsin istiyorum, yanlış anlaşılmasın. Hem ülkem güzel bir tesis daha kazanacak, hem de şu 6S'lıların yeni statlarında Fenerbahçe'ye karşı kazanabilecekleri rüyası sonlanacak...

Biraz da pratik yapalım... İki resim arasındaki 7 farkı bulun gibisinden bayat bi espri yapmayacağım. Konu başlığımız el işi... Çocukluğumuzda hatırlarım, origami programları vardı TV 'de... Ne güzeldi, alır kağıdı elimize, ekrana bakarak katlar katlar dururduk. Bazen çok hızlı ilerlerdi, yetişemez söylenirdik içimizden... Hadi tam yetiştim derken o efsane replik çıkardı karşımıza; "... böyle katlandıktan sonra, işte burda yapılmışı var"... Cincon'da yetişemedi, anca yıllardır yapıyor. Üzülmesinler, işte aşağıda yapılmışı var.

The Happening

Bazı anlar vardır, kanın donar. Hani nefesin kesilir, gözler faltaşı modunda... İnsan gördüğü görüntü karşısında afallar, gerçekle dimağındaki algı örtüşmez. Bir boşluktasındır o an, dünya durmuştur. Hafif bir ürperti gelir içine, ama avuçların terler nedense. Kendine geldiğinde, resetlenmiş olmanın verdiği şuursuzluk yansır bedenine... O saatten sonrada pek fayda beklenmez senden bir süre :) İşte öyle bir andı benimkisi... Filmin başındaki o inanılmaz kurgulanmış inşaat sahnesi... Zaten film yeni başlamış, olanlara bir anlam vermeye çalışırken yapılmaz bu insana... Hala düşündükçe kanımı donduruyor. The Happening!... Konusu gerçekten orjinal... Film, sonu getirililememişlerden ama sadece o sahne için bile unutulmaz!

Hep derim, film dediğin seni alıp götürmeli içine... Uzaklaştırmalı seni hayattan... 2 saatte olsa, o boyutta olmalısın onlarla... Aynı şeyi düşünüp, kurtulmak için çaba sarfederek geçmeli zaman... Bitince kısa bir uyum döneminden sonra başlamak hayata... Ne zamandır film seyretmiyordum, karanlığın içinde şöyle ayaklarımı uzatıp kolonların sesini sonuna kadar açarak... Ters tepti :) bu sefer... PAT! PAT! PAT! O ne uçuk bir andı arkadaş?

Semih Erden ve Shaq.

Yurdum insanı olmak böyle bir şey... Bir zamanlar gıpta ile baktığımız yerleri, şimdilerde doldurmaya başladı ya Türkler... Nasıl hoşuma gidiyor, utanmasam ekmek banacağım içine. İşte NBA... Yıllarca TV 'de bunlar insan değil nidalarıyla izlemedik mi? Ya şimdi? Türk gençliği boy gösteriyor artık sahalarda... Benim aklıma NBA denince kült 3 takım gelir arkadaş, çocukluğumuzdaki efsane final serilerinden L.A. Lakers, Boston Celtics ve Michael Jordan sayesinde Chicago Bulls...

Konumuz Semih Erden, bu sene Boston Celtics'te... Yaşlı kurt Shaq. Semih için "kardeşim o benim" demiş :) Ben yıllarca bu adamı seyrettim efsane diye, gururum okşanmaz olur mu Semih adına... Shaq her ne kadar 39 yaşına gelse de, resimden görüleceği üzere biraz evrim geçirmiş olsada, ahı gitmiş vahı kalmış da olsa da büyük onurdur bu. Aşağıdaki gibi Shaq'a çaak! yapıp sahaya girmeyi kim hayal etmemiştir ki? :) Artık gerisi sana kalmış Semih, başlamak bitirmenin yarısıdır derler göster kendini...
Bu arada yazmadan edemeyeceğim... Ortada atlanmış büyük bir başarı hikayesi var Fenerbahçem'de... Futbolda demeyi çok isterdim ama basketbolda :) Ben hatırlamıyorum daha başka bir basketbol kulübünde, aynı sezonda aynı takımdan 2 basketbolcu, NBA takımınlarından draft edilsin. Var mı acep?... İşte Semih Erden, işte Ömer Aşık... Gidenler yabancı bile değil, 2 Türk evladı... Ömer'de Chicago Bulls'ta... Vardı zaten diğerleri, hadi Mehmet, hadi Ersan, hadi Hidayet... Dünyaa, dünyaaa, duy sesimizii, işte bu Türkler'in ayak sesleri... Okşayın gururumuzu...

Ps. Shaq. ile Semih Erden arasında kalan bu arkadaşta pek bi bahtiyar yakalanmış kameraya. Temiz çocuk bu :) oturuşundan belli...

10.10.10 / 10:10

Bugün ayın 10'muş ya :) Atladım ben, şimdi kalktım, uyuyordum walla... O kadar hazırlık yapmıştım bu özel ve büyük an için... Geri sayacaktım olacaklara, zil takacaktım, oynayacaktım... Ne kadar zamanda bir olur ki böyle şeyler? Çok sorumsuz bir adamın ben!... Bir şeyler oldu mu bari? Kaçırdım mı?... Ben yaşıyorum hala... Yani öyle olduğunu düşünüyorum en azından... Neyse 11 ve 12 serisi için hazırlığa başlayalım mı dünya?...

Bitti gene global dünyada bir süni gündem maddesi daha... Bakalım sonraki ne olacak? Artık homosapienslerin ilgisini çekmez oldu günlük yaşamın dertleri ve felaketleri... Magazinden ibaret olmuşuz...

8 Ekim 2010 Cuma

Never say NO to Panda :)

Son zamanlarda gördüğüm en harika reklamlardan... Çok yaratıcı, çok komik, çok efsane... İyi bir marka tanıtımı olmuş... Ürünün ne olduğu hakkında hiç bir fikrim yok ama bu reklamı unutmam mümkün değil... Panda 'nın bu sevimli bakışlarına bende ilk kandım, Karaman'ın koyunu sonra çıkar oyunu tezini destekler nitelikte video... Bu Panda, bu soğukkanlılıkla seri katil bile olur :) İdolüm benim... Hadi zevkle seyreyleyin.

4 Ekim 2010 Pazartesi

Lambaya PÜF! de...

İŞ... 2 harfli bir kelime... Kendi küçük ama insana hissettirdiği çook büyük! Adamı hayattan soğutan, gece tam yatıp güneşin her sabah doğuşu ihtimalinden bıktıran... Başvurasım var gün 36 saate çıksın diye ama nereye? Kim ipler beni ki? Benim zihnim çok doldu lakin. Artık bugün kaçtım eve, bi soluklanayım diye... İnsanlığımı hatırlamak için, az olsa kendi zevklerimi yaşamak için... Herşeyin bir degeri olabilir ama koltukta müzik eşliğinde uyuklamak, paha biçilemez... Bir daha böyle bir an yaşayabilmek için kendime bir meeting request atsam iyi olacak galiba!

Az kaldı azzz... Çıkacak içimdeki :) Saklayabildiğimin limiti nedir emin değilim çünkii.. Eee ne demiş Mehmet Faik Ersoy, belki yarın belki yarından da yakın :)))

3 Ekim 2010 Pazar

Can Bogazdan Gelir

Yazamiyorum uzun zamandir... Isten bir kafa kaldirip nefes almak nasip olmadi. Basladi Kenan Dogulu konserleri sonunda... Cuma Istanbul TKA, dun Izmir bugunde Bursa... Ee buraya gelip iskender yemeden olmaz ki :) Kent Meydani AVM karsisi aradaki Uludag Kebapcisi... Vay vay vay... Aksama da gene bi yerim ki...

Sent by BlackBerry Internet Service from Turkcell