29 Ağustos 2010 Pazar

Tunes of The Week - 60

Kaç aydır koştururken şimdi bir baktim ki... Ben en son ne zaman müzik dinlemişim gönlümce? Yuh be! Ne kaptırmışız biz kendimizi harala güreleye... Vay anasını... Kaç zamandır özlemini çekiyordum kendimi tınılara vermenin. Kafanı boşaltmak, huzuru bulmak güzel şey... Tam da içimden diyordum ki bir zamanlar bir akşam diye... Benim yerine Ferry Corsten ile Pulse devam etsin... Sonra Leon Bolier aniden çıka gelsin, Marko Kantola aheste beri gitsin :))) Rahvan gitti biraz bu saatte ama artık olur o kadar...

- Ferry Corsten pres. Pulse / Once Upon A Night (Original Mix)








- Leon Bolier / Lunar Diamond (Original Mix)








- Marko Kantola - Black City (Original Mix)






28 Ağustos 2010 Cumartesi

Hayatta nefret ettiğim şeyler - 32

Ben şimdi sorarım size... Biz 15 sene önce cep telefonsuz ne yapıyormuşuz arkadaş??? Nası iletişim kuruyormuşuz? Nası buluşuyormuşuz? Nası iş yapıyormuşuz? Hadi cep telefonunu da geçtim, şu BB denen cihazı keşfeden firmanın ben gelmişini geçmişini... Hadi telefon da iyi de, o minnacık bir kırmızı ışık, bir adamın bu kadar mı asabını bozar??? Arkadaş, ben bu BB telefona, modern çağın tespihi diyorum, sürekli elde tır tır tır... Yetti be! Bu nasıl yoğunluktur basketbol şampiyonası ana sponsorluğu içinde... Nutkum sıyrıldı, yaşamdan soğudum... Sürekli telefon, sürekli mesaj, sürekli mail... Her durumda o kırmızı ışık!!! Yanmasın o artık! Ruh sağlığım bozuluyor her yanmaya başladığında... Gecenin bir körü bile olsa yandı mı bakasım oluyor, tutamıyorum kendimi... Nefret ediyorum, iğreniyorum, tiksiniyorum, kusuyorum, bıkıyorum, ölmek istiyorum, yetmiyooor yetmiyor! Kelimeler yetmiyor o kırmızı ışığa duyduğum nefreti anlatmaya... Yeter artık hızlanmayalım, nereye kadar bu tempo? Now! Stop it! Stupid! :))) Böörgh!... Kırmızıııııı :))) Böörgh!...

Jübile...

O ne kötü Perşembe akşamıydı... Hayır hayır Fenerbahçe yenildiği veya elendiği için değil... Ömrümü verdiğim sevdadan vazgeçtiğim için... Ne yazık ki alıştık artık bu basiretsiz futbola, kötü sonuçlara... Artık tepki bile vermez olduk, o kadar işledi benliğimize... Maçın 90 dakikası bittiğinde bana bir vahiy geldi. Sahadaki kötü futbolu seyrederken, anladım ki o maç değil 120 dk, onbinlerce dakika oynansa bizimkiler gol mol atamazdı. Sonra bir oturduğum koltuklara baktım... Sonra bir etrafıma... Sonra tüm stada bir göz gezdirdim... Anladım ki, bu sevda yüzünden ömrüm çürümüş... Sonuca baktım, elde var sıfır!!! Kalk dedim Sadener!... 32 yılımı verdiğim, öldüğümde Şükrü Saraçoğlu'nun korner bayrağı dibine gömsünler diyen ben kalktım gittim stattan maç bitmeden... Vazgeçtim... Bu takım, benim sevdama yeteri kadar değer verene kadar da, galibiyet değil mücadele gösterene kadar maçlara gitmeyeceğim artık!!! Ne Cincon maçı, ne 8taş maçı... Hiçbirine... En erken 2011 Ağustos'ta yeniden düşünürüm kararımı, o da belki... Yoksa jübilemi yaptım ben!... Benim gibi bir rahatsıza bile bunu yaptırdınız ya! O statta ömrüm geçti benim... İçim kan ağlıyor, yanıyor yüreğim...

Maça gelince :) Yunanlılar üstteki resmi yapmışlar. Ne diyeyim ki... Çapulcu bir takımı iki top yapıp yenemezsen, stattaki o 2.500 O.Ç. yunanlıyı götleri yırtılana kadar bağırttırırsın. Sonra o puştlar bu resmi yapmış çok mu? Ne yazayım ki, haklılar a.q. Az bile yapmışlar... Yazıklar olsun size, yazıklar olsun... Hala aklım almıyor, halaaa...

27 Ağustos 2010 Cuma

Hayat...

Hayat, Cuma'yı beklemekten ibarettir!...

25 Ağustos 2010 Çarşamba

Yorumsuz

Yok boole bi eziyet!!! Cok pis yerde yakalandim be, 12 dk. oldu...

Sent by BlackBerry Internet Service from Turkcell

21 Ağustos 2010 Cumartesi

Karamursel'im

Ozlemisim Karamursel'in carsisini... Yanan Istanbul'dan sonra burasi cennet kaldi, denizin kenarinda pufur pufur... Kim doner ki simdi geri?

Sent by BlackBerry Internet Service from Turkcell

StormTroopers, their secret lives...

StormTroopers, says; what time is İFTAR! :))) Acıktım mı ne?...

2000'lerin en iyi 15 fantastik filmi

Sinema dedin mi bende akan sular durur! Hayatta sanki başka hiç zevkim yokmuş gibi :) sinema da bunlardan biri... Film dediğin, seni hayattan soyutlamalı... Seyrederken seni yeni dünyalara sokmalı, unutmalısın derdi tasayı... Allahtan bir de artık filmler en az 2 - 2,5 saat sürüyor, daha uzun... Aşkmış, drammış yalan walla. Kan olacak, hız olacak, patlama olacak, vahşet olacak, yaratıcılık olacak...

Şu an konumuz fantastik filmler... Kerem Akça, Habertürk'te güzel bir derleme yapmış, hoşuma gitti. İlk fırsatta toparlayalım buradaki eksikleri... İşte size 2000'lerin en iyi 15 fantastik filmi...

1-Yüzüklerin Efendisi (Lord of the Rings Trilogy) (2001-2002-2003)
2-Gece Nöbeti (Nochnoy dozor / Night Watch) (2004)
3-Amélie (2001)
4-Hulk (2003)
5-Pan’ın Labirenti (El Laberinto del Fauno) (2006)
6-Watchmen (2009)
7-Yurttaş Köpek (Mah Na Kahorn / Citizen Dog) (2004)
8-300 (2006)
9-Dr. Parnassus (The Imaginarium of Dr. Parnassus) (2009)
10-Beowulf (2007)
11-King Kong (2005)
12-Manhattan’da Sihir (Enchanted) (2007)
13-Sudaki Kadın (Lady in the Water) (2006)
14-Charlie’nin Çikolata Fabrikası (Charlie and the Chocolate Factory) (2005)
15-Hellboy 2: Altın Ordu (Hellboy II: The Golden Army) (2008)

2000'ler diyoruz ama, benim hayal dünyamı unutmayalım :) STAR WARS 'suz bir hayat düşünemiyorum... Onlar 1970'lerden bu yana günümüzdeler... Sonsuza kadar...

20 Ağustos 2010 Cuma

Hayat...

Hayat, Cuma'yı beklemekten ibarettir...

19 Ağustos 2010 Perşembe

SadenerLand Research Lab. Reports...


1. Merakınızın peşinden gidin
‘Benim özel bir yeteneğim yok. Yalnızca tutkulu bir meraklıyım.’ Sizin merakınızı çeken nedir? Neyi en çok merak ediyorsunuz? Benim merak ettiğim, neden bazı insanların başarılı olup bazılarının olamadığıdır. Bu yüzden yıllarca başarı üzerine çalıştım. Merakınızın peşinden giderseniz başarıya ulaşırsınız.

Fener bu akşam ne yapar?

PAOK maçı geldi çattı... Kabus gibi biten geçen sezondan sonra, kabus ötesi bir sezon başlangıcı ilaç gibi gelmişti bize :))) Genç Çocuklar diye taş-maş geçmiştik, vermişlerdi elimize :) Antalyaspor maçını hiç saymıyorum, anamızın ligi çünkü. Gözünü kapasan ilk 3'te bitiriyorsun. Maç öncesi girmeyelim bu geyiklere... Ama nedense ben Aykut Hoca'dan çok ümitliyim. Aslında herkes ümitli de takıma kimse güvenmiyor. Ama o asık suratlıların içinde tek tebessüm eden kişiyim bugün. İnanıyorum, güveniyorum, alnımızı kara çıkarmayacaklar. Umarım... Galibiyet ve beraberliği de geçtim, tek farklı mağlubiyet bile bize yeter. Hele bir de gol atarsak yeme de yanında yat! Yeter ki 2 fark veya üstünü yemeyelim :) Çıkmaz yoksam! Sonra gene bir türkü tuttururuz her sene olduğu gibi anamızın liginde; "Şampiyon Fenerbahçeee ooo oooo, Şampiyon Fenerbahçeee oo oooooooo" Hadi iftara kadar ben yatar!

Kırpık (The Darth Vader) Episodes

Varya kedim bile trip atıyor anasını satayım... İyi ki ilgilenmiyoruz bu ara işten güçten... Kedim bile karakter oyuncusu çıktı başımıza, yemişim ben böyle hayatı... Yediğin önünde içtiğin arkanda işte! Bokunu ben temizliyorum, vücudunu ben fırçalıyorum, her tarafını ben kaşıyorum. Odanda bir sürü oyuncak var ki, benim çocukluğumda öyle bir hakkım olmadı. Namussuz işte, zamane gençliği :) 21.yy kedisi elbet sen benim elime düşersin bir gün...

Kırpık (The Darth Vader) Episodes - Triplerdeyiz

Bugunun ardindan...

Vay be, ne kosturmali bir gundu... Ana sponsor olarak Basketbol Milli Takimini ugurladik Istiklal Caddesinden... Bu da gecti ama bu sefer ustumuzden gecti... Bugun hem sicaktan, hem kosturmaktan, hemde konusmaktan dilim damagim kurudu walla... Bu aksam iftar olmaz bana... Motorda Anadolu yakasina dogru suzulurken yunuslar gecti yanimdan... Ruzgar ile esinti eslik ediyor bedenime, nerdeyse ne olduklarini unutmustuk... Dusunuyorum da, yorgunluktan o kadar yorulmusum ki, dusunmeden edemiyorum serap degil di mi bu an??? :)))

Sent by BlackBerry Internet Service from Turkcell

18 Ağustos 2010 Çarşamba

Kıroyum ama...

Klima ya... Ne kavruldu be arkadaş bu ara İstanbul! Breh breh breh!... Geçen yazmıştım klimanın hayatımdaki önemini... Pekişsin istedim :) Bu gece dışarı çıktım, dönüyorum arabayla geri... Baktım hava bi serincene :) Açtım camları ki rüzgar vursun biraz yüzüme... Taze hava soluyayım, bayram etsim benim emektar ciğerler... Uzun zamandır klimanın adi havasıyla beslendi bünye... Gidiyorum yollarda, rüzgar yalıyor suratımı... Ben bastıkça gaza, rüzgar daha da tokatlıyor suratımı... Oh be, özlemişim... Ama hava gene de sıcak, farkettim ki rüzgarın değmediği yerler hala kavruluyor. Baktım ayaklarım terliyor, n'ettiysem gideremedim. Lamba yandı gene bende, çözüm gene sadık dostum klimadaydı :) Açtım çevirdim havanın yönünü alt tarafa, aldım 4'e :) Grönland havası geldi bi anda ayaklarıma... Harbi tam kıroyum, üstte cam açık, ama alt tarafı klima besliyor :) Kıroyum ama para bende olayı değil bu, sadece sıcaktan nefret ediyorum ben...

Ps: Nazar boncuğum bile çıkmış resimde, parmak arası da var, tam kırocan'ım walla :))) Amaaan koy gözüne rahvan gitsin...

Midenin hacmi kaçtır ki?

Ayıldım sanki gene biraz... Her sene, her iftar sonrasında hep aynı nakarat var ağızda... "Walla yarın az yiyeceğim" billa milla falan... Ama yok fayda... Hayır işin komiği, iftarı o an açmasam yiyeceğim de yok. Ama ne zaman ki yemeğe başlıyorum, işte o an içimdeki hayvan mı uyanıyor nedir!!! Ne varsa yiyorum... Az da varsa nasıl beceriyorsam gene abartıyorum... O kadar yiyorum ki, karnım göğsümden başlıyor! Nefes bile almak na mümkün! Ama dedim ben başta, içimdeki hayvan uyanıyor diye... 90 derece oturmak zaten mümkün değil, koltuğa kadar atabilirsem kendimi bayılıp kalıyorum. Kalkamazsam yuvarlanmak diye bir fiil var, yumuşak bir yere kadar onu uyguluyorum. Bazen gece yarısı açılıyor gözlerim, bazen de ertesi sabah :) Bak gene yazıyorum, yarın az yiyeceğim :)))

Ps. Oldu canısı...

17 Ağustos 2010 Salı

Klimadaki rüşvet süreci...

Zaten klimanın değerini benden daha iyi bilen yoktur da, soğuk aşığı bir insan olarak... Ancak işte insan elindeyken kıymetini bilemiyor :) Cumartesi tam Ankara için yola çıkacakken, baktım klimadan şıpır şıpır su damlıyor! Naaayır! Dünyanın başıma nasıl yıkıldığını anlatamam ki kelimelerle... Nasıl bir sıcak vardıysa, 5dk içinde kırmızı alarmla evi terkederken sırılsıklam olmuştum bile... Allahtan arabada açtım sonuna kadar da... Yoldayken çağrı merkezini aradım, en erken Perşembe geliriz dediler. Bende Yuuuuu suf dedim sahaya çıktı! Vay anam İstanbul'da kliması bozulan insanların haline!... Puştum ya, katalogdan en yakın servisin numarasını buldum, aradım. Kadın daha ağzını açmadan klimanın bozulduğunu ve kaç para isterlerse verebileceğimi ilettim. Sağolsun acıdı!!! halime :) Hemen geliyorlardı da ben Pazartesi dedim :) Dün zamanından önce geldi arkadaşlar, halloldu... Pazar gecesi çektiklerimden sonra herşeye razıydım... Bu bozuk düzenden Allah razı olsun, ne diyeyim ki :)

Yorumsuz...

Born to be wild :)))

16 Ağustos 2010 Pazartesi

Hayatın tadı...

Yazmadan edemeyeceğim. Cola... Hayatta içmem. Bedava versen de, hiç içmem! İce Tea ve limonata saplantılı bir insanım, herkesler bilir. Sudan kat be kat fazla tükettiğimi yazmama zaten gerenk yok :) Ama Ramazan geldi mi, akan sular duruyor be... İçin yanmış o kadar saat :) Ha dışardaki o hava, ha içindeki o hareret! Bardağa doldurmuşsun buzları, sonra üstüne döküyorsun... Çatır çutur buzlar parçalanıyor daha koyarken :) Şıppps diye köpürmüyor mu, çılgınca... Adamı tahrik ediyor... Başlıyorsun dikmeye, lıkır lıkır... Gırtlaktan geçerken yakıyor ya buram buram... Sanki yeryüzüne çıkan gayzerler gibi... Walla tadına doyulmuyor :) Bardak bardak... Daha yemek yemeden şişiyorsun kurbanlık koyun gibi... Yok böyle bişey, ramazan pidesi gibi, vazgeçilmezzz!

Hoşgeldin Ya Şehri Ramazan

Ha geldi, geliyor derken bilmiyorum walla bugün Ramazan'ın kaçıncı günü :) O kadar çok yedim ki gene, nerde olduğumun bile farkında değilim. Malum her sene 11 gün öteleye öteleye öne geliyor, gitgide de yazın ortasına... Kendimi bildim bileli tutuyorum ama, hele bir de kavurucu sıcaklarla birleşince bu sene bir korkmadım değil... Acaba zorlanır mıydım? Allahtan etkilemedi, nedense açlığa susuzluğa bir dayanıklıyım. Ama gene de 19:00 'dan sonra bir şeylerle uğraşmamam da fayda olabilir :) Yatmak en iyisi...

Hayırlı Ramazan'lar olsun herkeslere, sofralar bereketle dolsun!...

15 Ağustos 2010 Pazar

En buyuk Turk, Ataturk

Ankara'ya gelmisken Anitkabir'i ziyaret etmeden gitmek olmazdi... Muzedeki canladirmalari gorunce gene gozlerim doldu. Bir o zamanlari dusundum, bir de simdiki zamanda ekmek elden su golden ortamda iskembeden konusanlari... Utanmiyor bazilari demek cok zor degil herhalde...

Rahat uyu sen Atam!...

Sent by BlackBerry Internet Service from Turkcell

13 Ağustos 2010 Cuma

Hayat...

Hayat, Cuma'yı beklemekten ibarettir!...

9 Ağustos 2010 Pazartesi

Einstein'dan 10 hayat dersi...

Albert Einstein... Çoğu insan tarafından şu ana kadar yaşamış en etkili bilim insanı... Bunun dışında teorik fizikçi, filozof ve yazar... 1921 yılının Nobel Ödülü sahibi... Hatta bir müzik tutkunu, iyi bir kemancı... Uzatmayalım, büyük dahi :) Çağdas fiziğin temellerini atan çalısmalarından bugün bile evreni ve evrende gözlediğimiz bütün olayları nasıl yorumlamamız gerektiğine dair yol gösterir. Herkesin bildiği E=MC2 'den ibaret olan :) İzafiyet Teorisi'nin sahibi... Diğer adıyla Görelilik Kuramı veya başka bir adla Rölativite Kuramı... Uzayıp gidiyor, ben utancımdan kısa kestim.

Bu büyük dahinin 10 hayat dersine rastladım geçenlerde... Not almıştım, yazamadım kaç zamandır. Galiba e-kolay 'daydı... Öyle basmakalıp şeyler değil... Gelin bi göz atalım, doğru mu değil mi araştıramadım. Eğer doğruysa bence o kadar doğru tespitler ki... Tekrar bir şapka çıkarılır Einstein'a... Önümüzdeki günlerde her maddeye yer vereceğim, şimdilik başlıklar...

1- Merakınızın peşinden gidin.
2- Azim paha biçilmezdir.
3- Bugüne odaklanın.
4- Hayal gücü güç verir.
5- Hata yapın.
6- Anı yaşayın.
7- Değer yaratın.
8- Farklı sonuçlar beklemeyin.
9- Bilgi deneyimden gelir.
10- Kuralları öğrenin, daha iyi oynayın.


Yeni sezona başlarken...

Yeni sezona başlarken bende çapımda 1 - 2 cümle yazmak istiyorum. Benimde bu takım üzerinde bazı haklarım var. Bu çerçevede beyan edeceğim, Young Boys ergenliğini bizim takımla yaşayınca...

Daum'un arkasına tenekeleri bağlayanların önünde geliyordum. 16 Mayıs faciasından sonra kimin geleceği hiç umurumda değildi. Daha ne kadar kötü olabilirdik ki??? Ama bu isim Aykut Kocaman olunca bir ümitlenmiştim. Aklımda o meşhur tezahürat yankılanıyordu; "Nassı koydu Aykut kocamaaaaan, kocaamaaaaaaaan, kocaamaaaaaaaaaan oo ooov! Oyun felsefesini hızlı ve dirençli oyun olarak açıkladıktan sonra da sevinmiştim. Öyle Fenerbahçe'liye sevinmek müstahak olmaz! Yerleştirdi bizim genç çocuklar!!! sağolsun daha ilk 2 maçta...

Uzatmayacağım!... Bu kadar bu renklere gönül verdim, bu kadar böyle rezalet ötesi fecaat bir oyun görmedim. Sustum bir gelişme olur mu diye, çıt yok! Yazıyorum arkadaş! Ben olsam, daha maçın ertesi günü Deivid, Önder, Bekir, Bilica, Christian ve Guiza'yı sepetlerdim. Hiç düşünmezdim, hemmen hemmen... Santos'un da o bitik hali için devre arasına kadar zaman verirdim, olmadı onunda tak sepeti koluna... Göndeeer! Kazım kalsın, seviyorum akıllanır belki... Bir de hala bu takıma forvet arıyorlar :) Takımda 2 tane Türk Milli takımı forveti ve 1'de son Avrupa ve Dünya şampiyonu İspanya Milli takımı forveti varken... Niang - Gyan beri dursun, hemen 2 stoper ve 1 ön libero alırdım. Ama öyle Avrupa'dan Amerika'dan değil, Afrika'nın balta girmemiş ülkelerinden bulurdum. Sahaya salınca koşsun it gibi, rakibi parçalasın diye! Sonra artık Niang mı gelir Kamasutra'mı farketmez!... Bakarız önümüzdeki pozisyonlara mı olur artık, maçlara mı?...

Son olarak da Alex polemiği için 2 çift lafım var! Tamam kabul ediyorum, eski Alex değil. Hatta seneye kesinlikle takımda olmamalı. Heykeli dikilip omuzlarda emekli edilmeli :) Ama bu sene, bu sihirbaz adamın dışındaki diğer 9 adamı Stoch, Dia, Gökhan Gönül, Lugano gibi savaşçılardan oluşturursan, Alex muazzam bir final sezonu yaşatır bize... Benden temennisi...
Sonuçta Hatice yerine neticeye bakarsak, Fener'im gene adına yaraşır bir başlangıç yaptı... Gene yeni sezon, gene yeni umutlar, gene taraftara hasret var... Gene gene aynı senaryo olmasında :) Ben razıyım şampiyon olamamaya, ama akıllı olup erken kopsunlar :) gene bir son maça daha yürek dayanmaz artık! Hoş yalamanın önde gideni oldukta denebilir ama neyse şimdi Ramazan öncesi...

Adriana Lima

Nefesim kesiliyor!... Sıcaktan, sıcaktan...

7 Ağustos 2010 Cumartesi

The Minion Senses

Passion, like no other!...

Inception

Herkesler konuşuyordu bu filmi... Dayanamadım gittim. Abartı ki ne abartı ama kesin olan bir şey var, hundred percent magic mushroom effect guarenteed!... Yazık olmaz paraya :) Bunu da yazanın akıl sağlığından şüphe etmek lazım, ya da çocukluğunda ateşli bir hastalık geçirmiş olması da % 100 :)

Geri geldim...

Geçen yazmıştım, geri geleceğim diye... Aha işte geldim... Ne Fenerbahçe'nin hezimeti, ne yoğun iş temposu, ne de aklımın 5 karış havada olması engelleyemeyecek. Karalamaya devam... Kadın yeter, sende kapa artık ağzını be :)

6 Ağustos 2010 Cuma

Hayat...

Hayat, Cuma'yı beklemekten ibarettir!...

4 Ağustos 2010 Çarşamba

Vay vay vay takima bak!

Ilk yari sonucu 0 - 1 ... Bak sen su genc cocuklara :) Ikinci yari skor ne olursa olsun, bu takimdan ne koy olur ne kasaba... Yaziklar olsun... 16 Mayis 'tan sonra kaldigimiz yerden devam...

Sent by BlackBerry Internet Service from Turkcell