31 Ekim 2008 Cuma

Happy Happy Halloween ...

Bugün 31 Ekim... Hadi bakalım, Cadılar Bayramınız kutlu olsun. Nerden çıktı bu gavur bayramı demeyin, bayram işte... Bir nevi onların da Şeker Bayramı :) Ben severim böyle orjinal fikirleri... Hemen araştırasım geldi. Atalarımız ne demişti, kime hergün bayramdı ki? Neyse...

Merak ettim bu geleneğin nasıl başladığını... Efenim, taa gidiyoruz 1840 'lara... O zamanda Amerika 'ya giden İrlandalı 'lar başrolde. Bir nevi Kelt geleneği... İçimizdeki İrlanda 'lılar değil, karışmasın :) Ama onunda öncesinde, İrlanda’da bu geleneğin başlaması ve yayılması; M.Ö. 5. yy. da İrlanda’nın şirin bir beldesi olan Celtic kasabasında yaz sonunun 31 Ekim olarak kabul edilmesi ve o sene içinde ölen insanların vücutsuz kalan ruhları, o gece kendilerine vücut aramak için geri geldikleri kabul edilmesiyle başlamış. Kasaba halkı bedenlerini bu ruhlara kaptırmamak için o gece evlerini ruhları korkutacak şekilde düzenleyip, korkunç kıyafetler giymek suretiyle ruhları korkutmaya çalışırlarmış. Sonraki çağlarda bu geleneğin şirin bir hal alması ruhların gezindiği yöndeki inancın zayıflamasıyla olmuş ve bu özel gün için kostüm giymek bir çeşit kural halini almış.

Başka bir efsaneye göre 31 Ekim gecesi, ev ev gezen ruhlar yiyecek arıyorlar, naz etmeyip yiyecek veren ev sahiplerine iyi davranıyorlar, cimri olanlarına ise yıl boyunca şiddet ve celal bombardımanına tutuyorlar. Zamanla bu inanış da ilginç kıyafetler giyip evleri dolaşarak şeker isteme halini alıyor.

Bir de duruma el atan balkabakları var ki onların durumunun daha içler acısı olduğunu söylemeliyim. Jack-o-Lantern (yani balkabağından yapılma halloween feneri) efsanesi ise Jack adında insanları kandırmayı seven düzenbaz bir şakacının (haşa!) şeytanı kandırıp bir ağacın tepesine çıkarıp ağaca haç kazımak suretiyle şeytanı ağaca hapsetmesi ile ortaya çıkıyor. Ne yapacağını şaşıran şeytan mecburen Jack’le, ona dokunmayacağına dair anlaşma yapar. Öldüğünde ne hikmetse cennete kabul edilmeyen Jack şeytan tarafından cehenneme de alınmaz. Yalnızca içinde köz bulunan bir balkabağının ışığında cennetle cehennem arasında bir bölgede kalmakla cezalandırılır.

Konuyu araştırırken, yukardaki balkabağını gördüm. Hemen dedim olsa olsa benim balkabağım olur :) Laserli falan... Sadenerland 'e yakışır :) Yapsak mı hakkat ya... Hadi, herkesin Cadılar Bayramı kutlu olsun, bizde mi yapsaydık bi parti...

30 Ekim 2008 Perşembe

Aziz Nesin ve hüzünlü bir hikaye...

Bayaa oldu, bir araştırma konusu yayınlamayalı... Uzun zamandır istiyordum Aziz Nesin 'den bahsetmek, nasip bu güneymiş...

Aziz Nesin, at gözlüğü takarak hayata bakan, araştırmadan, okumadan karar veren milletimin pek sevmediği bir kişidir. Bi kere onlar için ateist olması yeterli zaten! Gerçekte fikirleriyle, eserleriyle, yaptıklarıyla değerlendirilmesi gereken, büyük bir cimri :), büyük bir komunist, büyük bir üstattı o, dünyaca ünlü mizah ustamızdı... 1915 yılında Heybeliada 'da başladı hayatı. Öğrenimini askeri okullarda yaptı, sonrasında 1940 yılında asteğmen rütbesiyle orduya katıldı. 1944 'te ise görev ve yetkisini kötüye kullanmaktan ordudan uzaklaştırıldı. Bir süre bakkallık, muhasiplik gibi işlerle uğraştı, sonrasında Sedat Simavi 'nin çıkardığı "Yedigün" dergisine girdi. Bu tarih itibariyle onun sanat yaşamı başlamıştı. Belki de yaşamı boyunca sürdürdüğü ciddiyet ve iç disiplinini aldığı askeri tedrisata borçludur. 07 Temmuz 1995 'te de kalp krizi geçirerek eceliyle öldü, her ne kadar aksi için çabalansa da... Ardında 80 yıllık bir mücadele, sayısız başarı, sayısız eser ve "Nesin Vakfı" nı bıraktı...

Yaşamı boyunca görüşleri ve inançları nedeniyle sürekli eleştirildi. Ateist inancı sebebiyle 02 Temmuz 1993 'teki Sivas Madımak 'ta 37 kişinin hayatını kaybettiği o unutulmaz olayda öldürülmek istendi. Acaba ateist diye onu suçlayanlar ve öldürmek isteyenlerden kaçı biliyor, 1972 yılında kurduğu vakfı ve bu vakıfta kimsesiz ve yoksul çocukların bakımını ve eğitimini üstlendiğini... Bütün mal varlığını, kitaplarının satış gelirlerini vakfına bağışladığını, sayesinde elinden tuttuğu onlarca belki yüzlercesinin şuanda üniversite mezunu olarak bir hayatı yaşadığını... Ya da bu insanlar bir kere onun bir kitabını bırakın okumayı, ellerine almışlar mı acaba?


Neyse çok uzatmak istemiyorum, onu buralarda anlatmak, eserlerini saymak falan ne mümkün... Büyük üstadı, onun anlayışıyla, mizahi olarak taşlamalarıyla burada anmak istiyorum.

Bir demecinde "Türk halkının %60 'ı aptaldır" diye söyleyince yer yerinden oynamış. O da bu söylemini tekzip ederken, "Türk Halkı'nın % 60 'ı aptaldır diye bir gaf yaptıydım geçenlerde, özür dileyerek sözümü geri alıyorum, yanılmışım. Anladım ki %40 'ı akıllıdır deseydim hiç bir şey olmayacakmış, herkes kendini o gruba koyacakmış. Bu nedenle düzeltiyorum, % 90'ı aptaldır diyecektim."

Hatta bir ara ona yönelik tehditler artınca apartmanın önüne bir tane polis memuru yolluyorlar korumak için. Derken birkaç gün sonra apartmandan çıkarken polise soruyor 'neden bekliyorsun burada' diye. Polis de 'Şu yan apartmanda Aziz Nesin diye yaşlı bir adam var, onu korumak için bekliyorum' demiş. Bundan sonra hiçbir zaman koruma istememiş devletten :)

Onun asıl ismi aslında Aziz değil, Mehmet Nusret idi. Ama en önemlisi onun Cumhuriyet zamanındaki soyadı kanunu zamanındaki hikayesi. "1934 yılında soyadı kanunu çıktı, her Türk kendine bir soyadı alacaktı, herkes soyadını kendisi seçtiği için insanların bütün gizli aşağılık duyguları ortaya çıktı. Dünyanın en cimrileri 'eli açık', dünyanın en korkakları 'yürekli' dünyanın, en tembelleri 'çalışkan' gibi soyadları aldılar. Bir mektup yazabilecek zamanda ancak imzasını atabilen bir öğretmenimiz kendisine 'çevikel' soyadını almıştı. Irkçılığın yayıldığı günler olduğundan, özellikle Türklüğü karışık olanlar ırkçılığı anlatan soyadlarını kapışıyorlardı. Her türlü yağmada hep sona kaldığım için güzel soyadı yağmasında da sona kaldım. Bana, ortada böbürlenebileceğim bir soyadı kalmadığından, kendime 'Nesin' soyadını aldım.Herkes 'Nesin' diye çağırdıkça ne olduğumu düşünüp kendime geleyim istedim"...

Büyük üstadı burada bir kez daha anmak istedim. Ben ki kitap olarak en son ilkokulda "Cin Ali" yi okumuş bir insandım, ancak onun bir kaç kitabını tabii ki okudum. Herkese tavsiye ederim. Belki sevmezsiniz, belki beğenirsiniz, belki eleştirip yargılarsınız, ancak emin olacağınız bir şey var. Keskin dille eleştiren özgürlüğü ve özgür düşünceyi sonuna kadar desteklemesi sizi de etkileyecek. Vasiyeti, Çatalca 'daki vakıfının bahçesinde belirsiz bir yere gömülmekti ve öylede oldu. "Sondan bir önceki hiçbir görevini yapmayanların, 'son görevimizi yapıyoruz' deme ikiyüzlülüğünden tiksiniyorum" diye düşündüğündendir. Bu nedenle cenaze töreni istememişti... Unutulmadın Aziz Nesin...

Yorumsuz

Bedenim yorgun, ruhum solgun, zihnim dalgın... Eksik bir şey, eksik...

29 Ekim 2008 Çarşamba

Cumhuriyetimizin 85. yılı...

Bugün 29 Ekim... Cumhuriyetimizin 85. yılı... Atamızın bizlere en büyük ve en değerli armağanı... Yıllar geçiyor, özlemimizle birlikte mutluluğumuzda artıyor... Her ne kadar bazı kesimler bu değerli emaneti göz göre göre baltalamaya çalışsada, yıkmaya çalışsada, yok etmeye çalışsada başarılı olamayacaklar. Biz sağduyu sahibi olanlar, Atatürk 'ü sevenler, Cumhuriyet 'i sevenler buna asla müsade etmeyeceğiz. Bugün bu mutluluğumuzu, birlikteliğimizi gösterme günüdür. Tüm bu insalara, tüm düşmanlara, tüm dünyaya... Ne Mutlu Türküm Diyene...

Cumhuriyetimizin 85. yılı kutlu olsun...

Yuh! 14 saat mi???

Bu SadenerLand tarihinde bir rekor! Gene bir tatil günü ve gene ekranda top depiştirme :) Ama insan olmak lazım, bu sefer 14 saat kadar sürdü... Allah akıl fikir versin! Şu PS3 'ü yaratan firmanında kulakları çınlasın... PES 2009 'da zormuş hani...

Resim çok mu anlamsız ya da çok mu manalı geldi? :) Anlayan anladı, var bazı zayıf halkalar... Eli olan oynuyor kardeşim :) Ayıp... Yazık...

Aaaa, Blogspot / Blogger açılmış :)

Naapayım ki ben, ne diyeyim ki şimdi! Ben bu ülkenin insanıyım, herşeyiyle seviyorum, gurur duyuyorum. Bizleri yöneten zihniyetlere rağmen, cahil cühela anlayışa rağmen... 2-3 gün önce şak! diye erişimi engellenen Blogspot / Blogger altyapısı, aniden açılıvermiş :) Bizde fark etmemişisiz PS3 oynarken... Ahh memleketim ah!

Eee neyse gene vatana millete hayırlı olsun. Ben zaten dewam ediyordum ki :) Peki nerde kalmıştık? He tamam, Aragones sekerek git! Aragones sekerek git! :)

27 Ekim 2008 Pazartesi

İnternete girmek, tehlikeli ve yasaktır!!!

NTVMSNBC web sitesi ne güzel bir haber yapmış. "Türkiye’de İnternet üzerindeki içeriğin düzenlenmesi ve kitlesel sansür uygulamalarını ortaya çıkaran yasalar büyük tartışma yaratıyor. Hem kullanıcılar, hem hukukçular ortak bir paydada buluşuyor: Yasalar yetersiz, uygulanışı hatalı..."

Evet, neden bizim herşeyimiz sıkıntılı... Durup bir düşündüm ve deve demiş ki neyimiz tam ki! :) Geyik oldu kabul ediyorum... Ama gerçek olan birşey var ki, ne yazık ki millet olarak hep diğer ulusların gerisinden geliyoruz. Ne yasalarımız yasa, ne kanunlarımız kanun, ne kanun uygulayıcılarımız açık görüşlü! Her şeyimiz ya kopya, ya da bir şekilde yoluna uydurma... Haksız mıyım? Langır lungur, ottan boktan sebeplerle onlarca site kapatılıyor.Daha yeni geçen hafta Vatan Gazetesi 'nin web sitesi kapatılmıştı. Buna OHA denir be! Yok mudur buna bir kanun, yasa, öngörü... Ufak bir şey için bütünü öldürmek...

Gene ne yazık ki gerçek olan bir şey var ki, Osmanlı matbaayı yanlış hatırlamıyorsam, Avrupalı 'dan 400 küsür yıl sonra kullanmaya başladı. O zaman bile varmış, aman insanlar okumasın, öğrenmesin, bilgilenmesin, gelişmesin! Tıpkı bugün olduğu gibi... Arpa boyu yol alamamışız. Ahh 85. yılını kutlayacağımız Cumhuriyet dönemi uygulamalarına bak! Atam, kemiklerin sızlamasın, aşacağız bu günleri...

26 Ekim 2008 Pazar

Ey yedi tepeli İstanbul...

Şaka gibi bir şehir şu İstanbul... Daha önce de azizliklerinden bahsetmiştik. Şimdi buna ek olarak bizim sepetliğimizi de ekleyeceğim. Her Pazar toplanır, top depiştiririz! Nasıl bir yağmur yağıyor dışarda, inanılmaz! Hemen bir telefon trafiği iptal olsun diye... Ama gel gör saat 1600 civarı konuşurken bizim buraları sel götürürken, sahanın olduğu yerde tık yok! Bizim buralar kuzey yarım küre, saha güney yarım küre de değil walla, topu topu 8 km. yoktur. Etmeyin eylemeyin, yok toplaştık gene... Milleti toplarken, yolda bir okyanustan geçtik, arabanın içine su giriyordu nerdeyse, sahaya gittik tık yok! Saat 2100, ya orda gözümle gördüğüme mi inanayım, yoksa burda gözümle gördüğüme mi?

Neyse biz başladık maça... 10dk. oldu, o güzelim hava gitti, geldi yerine bardaktan boşanırcasına bi yağmur! Maça 88kg. başladık, bittiğinde heralde 145 falandım. Kesin takımlar aldı bi 50kg. suyu, ne kolum kalkıyordu, ne de bacaklarım... Topa bir atlıyordum, 3m. kaymadan durmak yok :) Ama bizde sepetlik, allah akıl fikir versin... Bakalım, önce hangimiz ölecek :) esen rüzgarda iyiydi ama, kan yapar walla...

Ah İstanbul ah! Sen nasıl bir şehirsin de biz sensiz yapamıyoruz...

Blogspot / Blogger, Digiturk yüzünden kapatılmış...

Saatler geçtikçe olay aydınlanıyor... Blogspot / Blogger, Digiturk'ün mahkemeye bavurmasıyla kapatılmış. Digiturk platformunda verilen LigTV yayınlarının telif haklarını korumak için, yapılan başvuru ile, Diyarbakır 1. Sulh Ceza Mahkemesi Hakimi tarafından Türk Ceza Kanunu’nun 5846 sayılı ek 4’nci maddesi gereğince FSEK kapsamında site kapatıldı. Olayı açıklayacağız ama benim anlamadığım neden Diyarbakır be kardeşim! Heralde yoğun bir mahkeme değil ve acil karar çıkması idi maksat... Bilmeyenler için söyleyelim FSEK, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu...

Konu haklı olabilir ama, zararlı - yasak sayfaları men etmek veya engellemek varken, Türkiye 'de sayısı milyonları geçen bu kadar kişiyi nasıl mağdur edebiliyorsunuz? Yazılarını, düşüncelerini, resimlerini, diğer insanlarla paylaşmasını nasıl engelleyebiliyorsunuz? Nasıl bir mantıktır bu, nasıl bir uygulamadır? Buna izin veren nasıl bir kanundur? Blogspot / Blogger, dünyada on milyonlarca insanın kullandığı bir site... Yüzümüz kızarmadan hala devam ediyor bu kararlar... Yazık... Bizden cacık olmaz bu gidişle...

La benim siteyi kim kapadı!!!

Noluyo ya! Bi zevkimiz vardı, la benim siteyi kim kapadı? Tam da ilham gelmişti, döktürecektim... Aragones 'e çok sövdüm, acep ondan mı? Ben devam ediyorum, Aragones sekerek git, Aragones sekerek git :) Bi baktım Diyarbakır mahkemesi kapatmış, hemen aklıma Aziz Başkan geldi... Acaba Aragones'i göndermezsen el ele gidersiniz dememe mi kızdı? Ne alaka demeyin, bilmeyenlere hatırlatalım, Aziz Başkan Diyarbakır 'lıdır... Yapma başkan, tribünden grupları atıyorsun, sıra bizim siteye mi geldi :) Neyse, bekleyelim görelim...

23 Ekim 2008 Perşembe

Tunes of the Week - 2

Eveet, biraz gecikti, kimse kusura bakmasın. Çarşamba yayınlayacaktık listeyi ama Arsenal izin vermedi ki! Neyse... Bu hafta 3 parça var, hepsi adamı ipe götürür. Trance 'da duygusal olur, adamı da fena çarpar :) Tikkat!

- Funabashi pres. Saltwater / The Legacy 2.0
(Alex M.O.R.P.H.’s Big Drop Mix)








- OceanLab / Miracle (Above & Beyond Club Mix)








- Solarstone / Spectrum (Duderstadt Remix)








Asıl, şimdi blogu yazarken bi tane keşfettim, gözlerim doldu walla... Yazık... Haftaya Çarşamba...

Fenerim vardı bir zamanlar...

Daha Cumartesi yazmıştım. Böyle olmaz, olursa tecavüz olur demiştim, ayıp da olur diye eklemiştim. Çok ayıp oldu. Ben, olsa olsa en fazla 4 olur derken 5 oldu, olmadı... En son 94 'te Caen maçında 1-5 'i görmüştüm. Ahh şimdiki Migros tribününün dili olsa da konuşsa o günkü ruh halimi... Sonra Van 'da takmıştı, gazeteleri Kan-re-Van başlıkları süslüyordu. Unutulur mu? Cık... E bide hayal mayal hatırladığım 90 'da Aydınspor var oda 1-6 idi :) Milan'dan bile Şükrü Saraçoğlu 'nda 4 yemiştik. Ama nasıl yemeyelim o gün bukalemun Servet vardı... Shevchenko haşavat etmişti Servet 'i, savaşta düşman bile yapmadı Şeva 'nın yaptığını...

Neyse, mevcut durum artık Guiza atamadı, Volkan tutamadı, Aragones yönetemedilikten çıktı... Başka bir boyut kazandı. Yukarıda saydığım her durumda bile böyle değildi Fenerim. Tarihinin en kötü durumudur bu... Günlerdir Aragones sekerek!!! gitsin demekten ben bıkmıştım... Ama arkasına bakmadan gitsin de, sanki yetmez gibi... Çünkü başka birşeyler daha var ters giden... Bazı futbolcularımızda... Bir de sevgimizde sorun var gibi, birlikteliğimizde... Düşünmek bile kötü...

Ahh, ah, Fenerim vardı bir zamanlar Inter 'e top göstermeyen, Sevillayı perişan eden, Chelsea 'yi geriden gelip yenen... Olsun bizde hep destek, tam destek... Biz ne günler gördük, biz kötü gittikçe bütünleşiriz... Bizim sevdamız renklere, siz futbolculara değil... Mezara kadar...

Son söz siz futbolculara... Taraftar maçtan önce "BELIEVE" diye yazdı, gösterdi size... Bu halinize rağmen, her zaman olduğu gibi biz size inandık. Ama siz... Yazıklar olsun. Tekrar yazıyorum, bu forma kutsaldır, nasip olmaz herkese... Hep "Güç ve Onur" derdim... Biliyorum ki hepiniz güçlüsünüz, peki ya Onur!...

22 Ekim 2008 Çarşamba

Hayatta nefret ettiğim şeyler - 7

Bu sefer ki hiç çekilmez bişey... Duş aldın, saçın başın, süslendin, aynada baktın kendine, beğendin vee çıktın dışarı... Takılıyorsun arabada, restoranda, sokakta... Belki birini bekliyorsun, ya da yanındakinden sıkıldın :) veya Arsenal takacak sana ona yetişeceksin :) Saate bakasın geldi veeee o inanılmaz hayal kırıklığı... Sol el bileğinin (bazılarımız için sağ) dayanılmaz çıplaklığı ile yüzleşmek!!! Hıaa çok iğrenç bir duygu benim için, anlatmak mümkün değil... Böyle kendimi bi salak, bi aptal, bi gerizekalı hissediyorum... O salisede duş alırken saati banyoya koyduğun anı hatırlıyorsun, ya da sıkıldığından masaya bıraktığını... Bu durumda "Hsktr!" kelimesi benim favorim, tek geçerim. Bir kelimenin bir anı bu kadar iyi anlatması inanılmaz... Off of... Klasik bitirelim, nefrett ediyorum...

20 Ekim 2008 Pazartesi

Karpuz, yata yata büyür :)

Eee zamanı geldi... Çalış çalış nereye kadar!!! Biraz da dinlenmek lazım... Bu sene yazı sadece 2 kere havuza giderek geçirirsen adam bunalır. Bir de üstüne fuar, tüketir... Atalarımız da ne demiş? Karpuz, yata yata büyür! Zamanı geçti ama olsun, ben büyütürüm, yat yatabildiğim kadar... Tatil başlasııın...

18 Ekim 2008 Cumartesi

Milyarlık Eşşşekler!

Şimdiki jenerasyon hatırlamaz. Bu deyim, 90 'lı yılların başlarında Fenerbahçe taraftarının sıklıkla kullandığı bir tezahürattı. Başka bir deyişle Fenerbahçe taraftarı olarak izlemeye doyamadığımız, Türkiye tarihindeki en uzun süreli gerilim dizisinin adı... Yıl 2008, bugün Kocaeli maçını seyrediyorum, daha ilk dakikadan itibaren sanki o yıllardaki çocuk halime dönmüş gibi bu lafları haykırıyordum içimden. Bu nasıl bir futbol, biri bana anlatsın!

Aragones Hoca geçen hafta demişti ki, kimse benden bu takımdan petrol çıkarmamı beklemesin! Ulan bunak, bu takım 4-5 ay öncesinde Şampiyonlar Ligi nde çeyrek final oynadı. Bir Aurelio gitti sadece, Güiza - Emre gibi eklenenleri saymıyorum. A.q. takımın... Aziz Başkan, al bu herifi! Almazsan üzgünüm ama yakında el ele tutuşup gideceksiniz. Benden söylemesi... Bu arada Salı günü maça giderken beyaz mendilimi alıyorum, İspanyol taraftarlar beyaz mendil sallayarak protesto ederler istediklerini... Aragones, senin anlayacağın dilden hani...

Siz futbolcular! Kabul ediyorum, kasten oynamıyorsunuz, bilir Büyük Fenerbahçe taraftarı bu durumu... Ancak, bu forma kutsaldır, herkese nasip olmaz. Aklınızı başınıza alın. Salı Arsenal maçı var, bu halinizle çıkarsanız sahaya tecavüz olur walla, ayıpda olur... Baartmayın beni "Milyarlık Eşşekler" diye...

100

Blogda dalya dedik... 100 oldu yüüz...

17 Ekim 2008 Cuma

Ne güldüm yaa!!! Hahhaha / Hamit'ten yeni imaj...

Öncelikle belirtmek isterim, asla kastım dalga geçmek değil, aksine de çok beğenirim Futbolunu Hamit'in... Ofiste çalışıyordum, yoruldum... Dedim bi milliyete bakalım, memlekette neler oluyor. Yeni haber : Hamit 'ten yeni imaj... Demişki Hamit, "Herkes zaman zaman kendisinde değişikliğe gidiyor. Ben de sakalımı uzatmaya karar verdim. Genç kızların bu son halimi çok beğendini düşünüyorum. Sürekli beğenileriyle ilgili bana mail atıyorlar"...

Güzellik görecelidir ama görünce komiğime gitti, hemen aklıma ne yorumlar yapılmış görmek istedim. Okuyunca da yarıldım gülmekten... Paylaşmak istedim, maksat tebessüm olsun :)))

- Yakismamis hamit kardes vallahi hacivata donmussun,
- Hamit At hırsızı gibi olmuşsun,
- Hamit İvedik olmuş :) ,
- Taş devri insanlarına benzemiş,
- İmaj mı??? eğer hamit buna yeni imaj diyorsa bende hamit e bir doktora görünsün diyorum:),
- Resmi görünce aklıma ilk maymunlar cehennemi filmlerininin yeni bölümleri çekilir mi acaba diye bir soru geldi. güzel filmlerdi değil mi ?,
- El-kaide hamit ! Ya bu ne hal, sakal koşarken hızını keser. kes onları ,
- Aynısını ben yapsam arkadaşlarım acır görüntüme kuaföre götürürler bizden diyerek ! ama ünlü biri yapınca imaj oluyor :D ,
- Ne bu kurt adam mı? ,
- Bu haliyle; kaleci ile karşı karşıya kaldığı her pozisyonda golünü atar:) ,
- Aşagı tükürsen bıyık yukarı tükürsen sakal abi çok çirkin olmuşsun be kes valla sakalı makalı ,
- Hamit kızlar dalga geçio herhalde, olmamış be.

Linki aşağıda, sonradan da bakmak lazım, bu yorumlar burda bitmez. Benimde boş anıma geldi heralde, aklıma yorumlar geldikçe gülüyorum, gözlerimdem yaş geldi... Ahh Hamit ah, kırdın geçirdin beni!
http://www.milliyet.com.tr/Spor/SonDakika.aspx?aType=SonDakika&Kategori=spor&KategoriID=&ArticleID=1004575&Date=17.10.2008&b=Hamitten%20yeni%20imaj&ver=25

Yuh! 11 olacak ama...

Seyrettiğim 11 oldu ama... Bitmez bu gecede... Şakka gibbi... Lanetli bu DVD... Azimliydim, bitecekti... Saat 04:50 oldu gücüm kalmıyor, yalan oldu gene... Bitmedi... Olacak şey değil... Bu nasıl bir şeydir? Tek bekletim Trance Energy 'de Tiesto çıksın, olmadı, Sensation serisinde çıksın... Ama galiba bu "Elements of Life" DVD si bitmeyecek... Sonunu göremeyeceğim :))))) Yıkılıyor SadenerLand ama bende... Yazık :) Başka sefere artık....

16 Ekim 2008 Perşembe

Trance Energy 2009, 07 Mart 'ta...

Vee 2009 'ün önemli eventlerinin tarihleri açıklanmaya başladı. Açılışı Trance Energy yapacak. Bu sene 16. sı yapılacak olan partinin yeri, her zaman olduğu gibi Jaarbeurs, Utrecht! Tabii ki Hollanda :)

Geçtiğimiz yıl mücbir sebepler yüzünden kaçırmıştık. Sağlık olsun, ama bu sene aslaaaaa! 05 - 09 Mart uygundur, sindire sindire... İlgilenenlere linkimiz, http://www.trance-energy.nl

15 Ekim 2008 Çarşamba

Milli Takım sürünüyor...

Bugün rakip grup sonuncusu ve puanı olmayan Estonya idi... Sonuç fısır - fısır... Maç desen ızdırap... Fenerimden kötü oynuyorlar ben ona inanamadım :) Kanser ettiler, dayanamadım 2 çift yazayım dedim, içimde kalacak yoksa... Hocam bu ilk mi? Değil... Avrupa şampiyonası da dahil en az 10 maçtır o kadar kötü bir futbol oynuyoruz ki, yuh! Hatta yuh ötesi...

Fatih Hocam, 6S 'lisin diye mi bilmiyorum ama ben seni hiiç sevemedim. Kasılmaktan bir gün yarılacaksın ama ne zaman? Avrupa şampiyonasında da, herkes "Milli Takım" ı etiketlerden seçsin okusun, gene beğenmemiştim. Allah yardım etmişti, çocuklar azmetmişti de goller geldi. Geldi de hepsi mucizevi şekilde... Hala kimseler inanamıyor :) Bizzat orda şahit olmuştum. Ama sen çıkıp astık kestik demiştin. Al sana sonuç!!! luk et di tabelaa hocam... Sen bundan anlarsın...

Tunes of the Week - 1

Artık çarşambaları Tunes of the Week günleri... Her gün saatlerce müzik dinliyorum, yüzlerce parça... Aralarında inanılmaz olanlar var. Bunları artık burada sıralayacağım. Her hafta 3 adet... Aynı tarzı sevenler için eminim bulunmaz nimet olacak. Bu hafta Arnej, fenaaa, çook fenaa...

- Arnej / The Ones That Get Away








- Hammer and Herbick feat. Boytronic / You (dyor remix)








- Mr.Pit / Shana (duderstadt progressive dub mix)






13 Ekim 2008 Pazartesi

2008 'in en iyisi 29 Ekim'de açıklanıyor...

Fuar yüzünden hayattan soyutlandık... Bitti, yavaş yavaş geri dönüş başladı... 2008 'in en iyi Dj 'i oylaması bitmişti. Liste 29 Ekim 'de Londra 'da Ministry of Sound özel gecesinde açıklanacak. Sonuçları merakla bekleniyor. Benim ilk 5 listemi gene aşağıya yazıyorum.

- Tiesto
- Above & Beyond
- Armin van Buuren
- Markus Schulz
- Paul van Dyk
Söylentilere göre 2007 'nin galibi Armin van Buuren, bu sene de ipi göğüslemiş. Walla bu haber sitelerin yalancısı... Ben hala listemde ısrarcıyım. Bekleyelim görelim. Azz kaldı az...

12 Ekim 2008 Pazar

The Finito...

Daha çok vaaar, 5 ay kaldı başlasak mı hazırlıklara, ne zaman toplanıyoruz, şaka maka 3 ay kaldı, ee ramazanda geldi, hani bilgisayarlar - telefonlar, şakka gibi montaj başladı kine, walla bayrama kaldı 2 gün, lam açılmaya yarım saat var, ahanda insanlar geliyoooo derken fuarıda yedik a.q. Bu zaman çok garip bir şey... Nassı oluyorda oluyor, önüne bakarken olan uzak, arkana bakınca sular sellere dönüşüyor. Garip... 12 günde kurduğumuz şeyin yarısını 3 saatte sökünce insanın dimağını da zorluyor!

Neyse fuarda bitti şakka gibi... Gene sırtımız yere gelmedi ya... Şimdi yeniden doğmuş gibiyim, merhaba sosyal hayat, merhaba güzel dünya... Evimide özlemişim, 2 hafta oldu be yaa! Sadenerland açar kapılarını yakında...

7 Ekim 2008 Salı

Bu anı yaşamak...

Burası, stanttaki ofisimiz... Sahne arkasında... Yaklaşık 6 aylık çalışma, uykusuz geceler, mantıksız beklentiler, bitmeyen planlamalar, sürekli yapılan toplantılar, 100 'e yakın kişiden oluşan bir proje ekibi, aşırı hayal gücü, ekip içinde bir dolu kavgalar, kısıtlı bütçe, insanı yiyip bitiren ömrünü kısaltan stres, hızla geçen ve durdurulamayan zaman, on günden fazla fuar alanındaki montaj, ansızın yaşanan açılış anı ve sonunda gelen fuar zamanı... Evet bitti... Gerçekten bitti! Bugün fuarın ilk günü bitti! Sayısız övgü, içten verilen destek ve genel memnuniyet ile! Aylardır beklediğim, hayalini kurduğum anı işte şimdi yaşıyorum. Şuan karşımda duvarda yanmış bir klima, sanki klozetten çıkan bir çiçek buketi, kolilerle dolu bir oda, masada sayısız abuk cisim, elimde purom, önümde içeceğim, ekranımda animasyonum... Her şey bu anı yaşamak içindi...

Benden çok aldı götürdü, hem de düzeltilmeyecek şekilde... Herkesler gitti, sadece gece nöbetinde kalan plaza güvenlik personelimiz burda... Ben bu anı bekliyordum. Bu hazzı hissetmek, müziğimi dinlemek, sonuna kadar içmek için... Şuan Above and Beyond Week 230 çalıyor... Ben gerçekten rahatsızım, ben gerçekten mantıksızım... Bu anı yaşamaktı tüm çabam ve hayalim... Ve o an geldi... Bu an büyük huzur veriyor, bu an mutlululuk içeriyor. Ancak bu sondu... Kesin sondu... Kesin!!! Bir daha asla... Belki başka bir hayata... Herkese ve herşeye teşekkürler... Gerçekten ve gönülden teşekkürler...

Let The Game Begins... Cebit Bilişim Eurasia

Vee işte beklenen an! Artık başladı... Hayırlısı olsun :) Sonunda...

5 Ekim 2008 Pazar

Ten Seconds Before Sunrise / 1

Yok artık ne zaman 1 oldu??? Dur zaman, daha çok fikir ve değişiklik var! Nasıl yetişecek bu yeni fikirler??? Zamanın bu kadar hızlı aktığını hiiiç bilmezdim! Dur ne olur dur!

4 Ekim 2008 Cumartesi

Ten Seconds Before Sunrise / 2

Geri sayıyoruz... 2!!! Bitmiyor fikirler, bitmiyor yorumlar... Sürekli farklı planlar, yeni fikirler, uçuk düşünceler... Dur beyin dur... Kurgulama artık...

3 Ekim 2008 Cuma

Ten Seconds Before Sunrise / 3

Veee son 3!!! Bitmiyor detaylar... Uğraş, çabala, planla, düşün, yarat, hayal et... Nereye kadar? Aklımı koru sen yarabbi!

2 Ekim 2008 Perşembe

Ten Seconds Before Sunrise / 4

Kaldı 4 gün... Bitti sayılır stant... Ana hatları oluştu, artık detaylara çalışacağız... İlk günün sonunu görebilecek miyiz??? Olacak mı o an???

1 Ekim 2008 Çarşamba

Ten Seconds Before Sunrise / 5

Pare pare 'yi bırakıp, geldik fuar alanına... Son 5 gün!!! Bir çok ünitenin montajı yapılmış, şaşırdım doğrusu :) Hadi az kaldı...

Tiesto Pare Pare, ben liğme liğme...

Bu kez farklı yazacağım... Bir garibim bu akşam... Tiesto 'nun remixlediği Tarkan - Pare Pare 'sine taktım zihni... Heralde on yüz bin milyon kere dönmüştür... İnanılmaz bir melodi var sözlerin arkasında, adamın canını sıkan, sıkılan canı alıp götüren, sonra geri getiremeyen... Tiesto 'da duygusallaşabiliyormuş. Galiba şuan bende... Belki değil bu duygusallık, melankoli, acı, hüzün... Bu ben miyim? Yok, Bilişim bu hale getirdi beni, geçen sene bu Bilişim zamanı böyle değildi... Neyse...

Fenerbahçeme neler oluyor!

Neler oluyor Fenerime! PSV, Sevilla, Inter, Chelsea... Bu maçları oynarken alırız mantığı ile stada gelirdik! Ama şimdi??? Ama neden??? Ama??? ... Yazık... Bu Kiev 'e de gol atamıyorsak... Yapma, etme Fenerim... Sende mi??? Sende miii???