30 Kasım 2008 Pazar

Yorumsuz

"Falling in and out of love, in love,
Falling in and out of love, your love, your love,
... away, away, let ït fade away..."

Fena sardım yaa...






Hollanda ve özgürlük üzerine...

Hollanda ve özellikle Amsterdam denince akla hemen hafif uyuşturucular geliyor nedense... Kişileri alıyor tatlı bir tebessüm :) Aslında çok önemli bir konuyu görmezden geliyoruz veya es geçiyoruz. Hollanda, sadece bu yönüyle değil, bir çok konudaki özgürlükleriyle dünyadan sıyrılıyor. Sıyrılmaktan ziyade herkesin örnek alması gereken ve düşündürmesi gereken bir topluma dönüşüyor... Aaa manyak bu demeyin, okuyun :)

Hollanda 'nın yüz ölçümü yaklaşık 42 bin m2. Yani ülkemizden 19 kaç küçük... Nüfusu ise 16 milyon civarında. Ülke meşruti krallık yani bir nevi monarşi ile yönetiliyor. Küçük, nüfus az ama bu buzdağının görünen kısmı. Aslında o kadar çok konuda etkinler ki... Mimarisi, su kanalları, inekleri, peynirleri, yel değirmenleri, laleleri, bisikletleri, sosyal hakları, gece hayatı, güvenliği, huzuru, trance müziği, dj'leri ve tabii ki üstün ırkı :) ... Bunlar ilk aklıma gelenler... Ülkenin büyük çoğunluğu, deniz seviyesinin altında. "Nederland" adı da buradan geliyor. Tarihinde Kuzey Denizi 'nden çok çekmiş ve geçtiğimiz yüzyıllarda ülke büyük sel felaketleri atlatmıştır. Bu yüzyılda kuzeye yapılan dev setlerle günümüzde tüm ülke korunmaya çalışılıyor. Buradaki linkten bu setleri görebilirsiniz. O setler olmazsa, basit bir felakette ülkenin %38 'i sular altında kalır diye bir hesaplama var.

Kısa bir tanıtımdan sonra konumuza gelelim. Özgürlükler demiştik. Şimdi isterseniz ben sıralayayım, sonra bir karşılaştırma yapalım. Siz de şaşıracaksınız. Malum herkesin bildiği hafif uyuşturucular ilk akla gelenler. Kişi başı 5 gram serbestlik var. İstediğiniz bir coffeeshop 'ta kullanabiliyorsunuz. Kimse noluyo lan!!! demiyor. Sonrasında gene işimize geldiği için kesinlikle bildiğimiz aykırılıklarıyla ünlü Red Light District :) ... Burada kimse birbirini rahatsız etmiyor, sarkıntılık, tecavüz, saldırı!!! gerçekleşmiyor. Porno tiyatrolarının önünde aileler, yaşlılar, gençler kuyrukta bekliyor. Kimse, bunlar sapık!!! diye parmakla göstermiyor. Gece kulüplerinde eğlence - müzik sıradışı yaşanıyor. Kimse sarhoş olup sapıtıp, onun bunun bacısına!!! bakmıyor, sarkmıyor.

Sıra bilinmeyenlerde... Eşcinsellik... Hollanda 'da yasalar eşcinsel evlilikleri kabul ediyor. Bu tercihteki dünya üzerinde çok sayıda kadın ve erkek buraya gelerek evlenebiliyorlar. Kimse linç etmeye!!! kalkmıyor. Hatta isterlerse çoçuk evlat edinebiliyorlar. Mesela ötenazi... Burada insanlar ihtiyaç halinde yasal olarak yaşamlarına son verebiliyorlar. Kişi, görünmez kaza veya hastalıklar yüzünden çektiği acılarla sürünerek ölmeye!!! zorlanmıyor. Bisiklet kullanımı... Arabalardan ve motorlu araçlardan önce gelen temel ulaşım aracı olarak bisikleti kullanıyorlar. İş adamları, ev hanımları, gençler ve yaşlılar... Kimse caddelerde onları hiçe!!! saymıyor. En büyük hak ve geçiş üstünlüğü her zaman onların.

Şimdi tabu olarak aykırı, yasak, sapıklık, günah diye düşündüğümüz bu başlıkların İstanbul 'da da serbest olduğunu düşünsenize??? Mesela İstiklal Caddesinde :))) Her Allahın günü orada yürürken, hatta binlerce sivil ve resmi polis... gibi kolluk kuvvetlerinin varlığına rağmen tırsarak yürümüyor muyuz? Gündüz bile... Onlarca cinayet, yüzlerce yaralama, kavga - gürültü, dilenciler, keşler, sapıklar... O sistem burada olsa, ben düşünemiyorum neler olacağını... Orada güven içinde herkes... Ben kaçtır gidiyorum daha en ufak bir olaya şahit olmadım, siren sesi duymadım. Hatta polisleri bile fazla ortalıkta görmedim.

Lafı uzatmayacağım. 1. ve 2. Dünya Savaşında bile tarafsız kalabilen (sadece 1940 'ta kağıt üstünde denebilecek şekilde Almanlar tarafından işgal edilmiştir) ve tarihteki herhangi bir siyasi - politik savaşa katılamayan; bu kadar serbestliğe rağmen herhangi bir terörist veya mafya eylemine maruz kalmayan, yaşamayan; bu kadar aykırılığa rağmen birbirine saldırmayan, öldürmeyen, çalmayan; diğer ülkelerle kıyaslandığında yerlerde sürünen suç oranına sahip olan; dünya üzerindeki herhangi bir ülkenin hakkında düşmanca hisler beslemediği, kin gütmediği; sportif, sosyal ve kültürel özellikleri yüksek olan; ekonomisi güçlü, insanları yapılı, sağlıklı, prezentabl (kadın erkek farketmiyor hepsi taş gibi, insan diil demek istedim :) , ve mutlu - huzurlu başka bir millet bilmiyorum. Bilen varsa söylesin.

Bunun tek bir sebebi var, tabii bence... Toplumdaki bireylerin almış oldukları eğitim, kendi kültür ve gelenekleri, birbirlerine ve tercihlere gösterdikleri saygı ile ancak açıklanabilir diye düşünüyorum. Vee tabii ki arkasından, bu düzeni ve güveni bozmaya kalkışacak kişileri caydıracak çok çok güçlü ve katı kuralları, yasakları ve cezaları içeren anayasal düzen... Bakıyorumda, ne yazık ki bu saydıklarımın bizle, uzaktan yakından alakası yok :) Bilmiyorum, ben böyle gördüm, böyle yaşadım ve böyle hissettim. Gidenler bilir, gerçekten oraya gittiğinizde dünya üzerinde değilsiniz sanki... Güler yüzlü insanlar, huzurlu bir toplum, güvenli sokaklar, kendine özgü mimari, yüksek isdihtam gücü, temiz bir çevre, düzenli bir hayat, kontrollü uyuşturucu, ayrıkı sex hayatı ve milyonlarca bisiklet... Her insan mutlaka burayı görmeli diyorum ve yorumu size bırakıyorum...

One Step Beyond...

8th pass : Frog

History : Anelka, OceanLab, Rammstein, Gotthelf, Freedom, Super8 and Tab, 1408

Date : 29.11.2008

29 Kasım 2008 Cumartesi

Yorumsuz

Colin Kazım : "Olm nassı attın sen onu yaa! "
Danyel Guyiza : "Af buyur??? (ispanyolcasını bilen comment yazsın)
Ama bir de gene kaçırdı ki ???

Guizaa gol attı ya :)

Duyduk , duymadık demeyiiiiin; Aziz Padişahımızın fermanıdıııır; dinleyenler bilmeyenlere anlatsııııın; Guizaaa Rüştüye goooooooooool attıııı :) Ahhh be Guizam, ben bilsem seni eşşeğe yapıştırınca gol atacağını, 9 hafta önce koyardım seni :) Şükrü Saraçoğlu 'nda, önce CinCon sonra 8taş... Aragones, sen ne bahtlı adamsın ya... Gene kaldın başımızda... Maç desen ... galiba diycem ama yarı hatırlıyorum. Hele 2.yarııı o neee, bana yabancı :) Arabayı zor doğrulttuk... Ne mili? Bence en az 450 :)

Çekiyorum... 33.333

Bizim bokböceği, çok sosyetik oldu canım :)

28 Kasım 2008 Cuma

Okçu ile psikopat yarışırsa...

Vee Kežman attı golünü :) Dün Uefa Kupası maçında PSG ile R.Santander 2-2 berabere kalırken, Kežman 5. dakika da takımını 1-0 öne geçiren golü attı. Guiza - Kežman mücadelesinde durum 4-3... Ancak önemle belirtmek istiyorum ki, bizim Danyel!!! Guiza her hafta ilk 11 oynarken, Kežman ne yazık ki Hoarau 'nun arkasında müzmin yedek... Oynasa atacak psikopatım ama bu Hoarau denen adam ligde 8 golle durdu durdu, patladı mübarek.

Daniel Guiza : 4
2 gol / Lig
2 gol / Avrupa

Mateja Kežman : 3
1 gol / Lig
2 gol / Avrupa

27 Kasım 2008 Perşembe

Türk, her yerde Türk!

İlk bakışta normal, anlamsız bir resim gibi gelebilir. Burası Barcelona takımının Camp Nou Stadı kapısı, yani İspanya... Tamamen yorumsuz :) Esteban, kızdırmış neo-klasik bir genç sanatçımızı... Aceto Balsamico 'dan...

Salyangozlar: Her yağmur sonrası, başımın belası

Salyangozlar... Gerçekten her yağmur sonrası, başımın belası... Bu sabahta aynı şeyleri yaşadıktan sonra bir araştırasım geldi...

Özellikle bahar aylarında, hele de gece yağmur yağmışsa, ortalık salyangoz doluyor. Hala bilmiyorum nedenini ama yürürken üstlerine yanlışlıkla bastığımda çok üzülüyorum. Bu yüzden ne zaman kaldırımda salyangoz görsem, alır bir bahçeye veya kenara koyarım. Mesela bu sabah, çıktım evden caddeye çıkana kadar 7 tanesini kurtardık gene :) Hastalık oldu, tik gibi, kurtulamıyorum...

Ne kadar ömürleri vardır dersiniz? Ben inanamadım ama 5 ile 15 yıl arası ömürleri varmış. Eminim ki tamamına yakını mutlaka eceline kalmadan telef oluyordur. Sadece ezilme değil, vücutlarının büyük çoğunluğu su olduğundan kışın donarak veya yazın sıcaktan kuruyarak ölüyorlarmış.

Tatlı su, deniz ve karada yaşayan türleri bulunmakta... Alt kısımda hareketi sağlayan kaslı bir ayak, sırt tarafta vücudu örten helezon kıvrımlı bir kabuk ve başta iki çift antenleri var. Çekilebilen antenlerin öndekileri kısa olup, dokunum ve koku görevi yapıyor. Gözler, arkadaki uzun çiftin ucunda.

İç organları 180 derecelik bir dönme yapmıştır. Koruyucu kabukları, manto adı verilen derilerinin salgısı sonucu meydana geliyor. Eklembacaklılar gibi kabuk değiştirmiyor, hayvan geliştikçe buna bağlı olarak kabuk da büyüyor. Salyangozlar yönlerini yerin manyetik alanına göre bulurlarmış. Sürünürken sümüksü bir iz bırakmaları da cabası. Kabuk ise vücuda bir kasla bağlı.

Siz anlamadınız tabii ama yukardaki resim, salyangoz alemi için biraz müstehcen sayılır :) Çiftleşme öncesi birbirleriyle temas halinde bu salyangozlar. İnsanoğlunun anlayacağı dilde söylersek, ön sevişme... Salyangoz bile biliyor aazının tadını walla :) Bu nasıl bir dünya, nasıl bir düzen. Salyangozların çoğu erdişi olduğundan aynı birey hem dişi hem de erkek üreme organlarına sahiptir. Üreme dönemlerinde karşılıklı aşk okları atarak birbirlerini tahrik ederler. Erdişi salyangozlar, karşılıklı olarak birbirini döllediği gibi bazan de eşlerden biri erkek, diğeri dişi olarak görev yapar. Ömürleri söylemiştik, 5-15 yıl arası. Ama genellikle de Eylül ve Ekim aylarında üredikten sonra erginlerin çoğu kışın ölürmüş.

Kara salyangozları kış uykusuna bile yatarmış. Kabuklarının içine çekilerek, kabuk ağzını boynuzsu bir kapak veya sertleşen mukus salgı ile kapatarak toprağa gömülür veya kendilerini ağaç gövdelerine yapıştırırlarmış. İlkbaharda da uyanarak büyük bir iştahla bahçelere, yeşilliklere saldırırlarmış.

Çocukluğumu düşünüyorum da, hepimiz böyle çok görmüşüzdür kendini bir yere yapıştırmış salyangoz... "Aaa bu ne ki, ölmüş mü bu" diye koparırdım ben hep :) Meğer, uyuyormuş... İşte anlaşıldı sebebi, salyangoz bedduası nedeniyle başlamış bu hastalık :)

One Step Beyond...

7th pass : Anelka

History : OceanLab, Rammstein, Gotthelf, Freedom, Super8 and Tab, 1408

Date : 26.11.2008

26 Kasım 2008 Çarşamba

Tunes of The Week - 7

Wellcome on board! Gene trance zamanı... Hafta içi yazmıştım, fena bişii buldum diye... Üzgünüm melodik parçalara döndük. Duygusal olmak güzel :) Şimdi zaman bilgisayarınızın sesini açma zamanı, hoparlörlerinizin sesini açma zamanı... Sharon eşliğinde Armin 'den yüksek bunalım, Sonic Division ve Natasha eşliğinde Chicane ile teselli... Tikkat tikkat!!!

- Armin van Buuren feat. Sharon den Adel / In & Out Of Love
(the blizzard remix)








- Sonic Division / Day And Night
(kimito lopez remix)








- Chicane vs. Natasha Beddingfield / Bruised water
(michael woods dub)






Vee Mansfield ile C.L. finalindeyim :)

Çoğu insana garip gelecek ama benim için ciddi oldukça önemli :) Orta 3 'ten beri Amiga 500 ile başlayan bu hastalığım, yaklaşık 15 yıldır dinmedi... Konu Championship Manager oyunu... Bilen bilir, anlatmaya gerek yok...

Alt liglerden küçük takımları alarak Premier'e çıkmak, büyük başarılar kazanmak, nasıl egolarımı okşuyor, anlatamam... Az mı evde şampiyonluk turları atmadım, az mı takımıma küsüp oyuncuları sağa sola satmadım, az mı kendi kendime takımın durumu hakkında röportajlar yapmadım :) ... 15 yılda başa dönüp başka takımlar alıp, her sezon başındaki güncelleme paketlerini yükleyip, kaç defa oynadım, inanın ben hatırlamıyorum.

Şimdiki takımım Mansfield... Bildiğin mahalle takımı :) 5.000 kişilik stadıyla D3 'ten alıp, 5 senede Premier League 'e çıktım. 2009 / 10 sezonunda yani 9 sene sonra Premier League şampiyonu yaptım. Hayalim Şampiyonlar ligi finali idi ve ona da geçen hafta sonu ulaştım. Sezon 2011 / 12... Rakip Arsenal... Adamlar bu sezon, League Cup, FA Cup ve Premier şampiyonu olarak 4'te 3 yaptılar. 4'te 4 olmasına sadece ben kaldım. Ama ben de çok istiyorum bu kupayı :) Hadi hayırlısı, rakibi çok iyi analiz ettim, 4 gündür bu maça hazırlanıyorum. Çarşamba 'ya yakışır final diye! Forvette Brezilyalı Geovanni de Oliviera ve orta sahanın beyni Fransız Fabien Baouz en büyük silahlarım :) Haydi çocuklar, gün bugündür! Büyük maç saat 21:45 'te başlayacak... Bu maçı alayım, arabaya binip sarı - lacivert bayrakla turlayacağım sokaklarda... Eee tabii ki Mansfield 'ın renkleri sarı - lacivert :)

edit - 081126 : Maç ev koşulları nedeniyle Perşembe 'ye kaldı :)

Yorumsuz

- Güççük kurbaa, güççük kurbaa, kuyruğun neredeee?
- Kuyruuum yok, kuyruuum yok, yüzerim deredeee...

Sen tam Danyelsin!!!

Sen o golü kaçırdın ya!!! Neler kaçırdın bugüne kadar, hepsi kaçarda, bu kaçar mı lan??? Tam Danyelsin walla... Sen görevini yapacağın zamana kadar, gol atamadığın her hafta ayrı resmini koyacağım, üzgünüm hiç kızma... Bende insanım, tepkimi koymam lazım...

Türkçe okunuşu ile Danyel Gonzalez Guyiza! Fenerbahçem 'in gol atsın diye aldığı, kulübü Mallorca 'ya Euro 17 milyon.- (yazıyla onyedimilyonavro), kendisine 4 yıl için Euro 12 milyon.- (yazıyla onikimilyonavro), toplamda Euro 29 milyon.- (yazıyla yirmidokuzmilyonavro) ödediği bir İspanyol. Hani gücünüze gitmesin bu günün kuruyla ve eskilerin parasıyla 61 trilyona denk düşüyor. Rakkamla 61.000.000.000.000.- Adamın gol atmak dışında her türlü yetisi var. Taca çıkan topu kovalar, top çeviren rakibin arkasından dört nala koşar, takımı onunla tek forvet oynarken o taç atmaya, korner kullanmaya kalkışır, sanki her vurduğu gol oluyormuş gibi kendisine pas vermeyenlere bağırır, azarlar... Benim aklımın almadığı, bu adam İspanya La Liga 'da penaltısız 27 golü nasıl attı!!!

Bırak gol atmayı ben iddaa ediyorum, bu Danyel'e ver topu, ayağında sürerek boş kaleye giremez, o çizgiyi geçemez! Ne maçta, ne antremanda!!! Yuh sana! Haram olsun walla, utanır insan çıkar 1-2 laf eder öküzüm ben diye... Allah muhafaza senin yerinde bir Türk olsa, çoktan sallandırılmıştın Kadıköy'de, ibreti alem ol diye... Ne sevinmiştim, sonunda takıma, topu kaleye dürtebilecek bir adam aldılar diye... Hayır eşşeğe üzüldüm ben şimdi, bu resmi onun üzerine koydum diye... Affetsin artık oda! Biz bu adamı her hafta seyrediyoruz, oda idare etsin beşdakka...

Ahh Türk polisi...

Bazen üzülüyor insan... Seyrediyor, anlam veremiyor. Duyuyor, kulaklarına inanamıyor. Görüyor, yok artık Lebron James diyor!

Maç bitmiş, herkes yarı kızgın, yarı üzgün. Herkesin içi bir buruk... Tribündeyiz, gidemiyoruz... Maraton Alt 'tan biri yaktı bir meşale... İsyandı belki bu, belki bir haykırış... Ama oldukça masum ve temiz... Ancak büyük kumandan Amir, verdi emri... Bizim Türk Polisi, girdi hemen tribüne aldı bu arkadaşı... Olayı görmesen sanırsın teroriste koşuyorlar, üstündeki bombayı patlatacak!!! Yaka paça çıkardılar yakan kişiyi... Haklıydılar, tribünde yakmak yanlış ama o kadar hatalı ve o kadar kışkırtıcı davranıyorlar ki, görevlerini yaparken bile haklı olamıyorlar. Olayı o kadar büyüttüler ki, olay bütün tribünlere sıçradı, herkesi aldı bir nefret!!! Bir Amir vardı, sanırsın Şükrü Saraçoğlu meydan muharebesini yöneten başkumandan X Paşa... Düşmana bakıyor sanki dimdik! Bütün tribün sövüyor adama, dön git değil mi veya kışkırtma... Almış arkasına emirerini dönmüş tribüne omuzlar yukarda milleti süzüyor. Boyuda kısaydı, uzamıştır ama :) Daha yazacağım ama atarlar bizi de içeri...

Taraftar yaydan çıktı bir kere, dışarda savaş çıktı. Toplumsal olaylarda nasıl davranılacağını o kadar bilmiyorlar ki, abuk hareketleri yüzünden insanlar çileden çıktı ve önce saldırdılar. Sonra da taşlar, şişeler, sopalar yağdı üzerlerine. Polislerin belki onlarcası yaralandı ama bu mantıkla olmaz ki bu uzlaşma... Uzlaşmayı bırak olay yatışmaz ki!!!

Bizim toplumumuzda gerçekten eğitim sorunu var. Bir yerde okumuştum, dinler ve eğitimler üzerine yapılmış bir araştırmayı... Yazmak istemiyordum, bizleri o kadar yerden yere vuruyor ki! Ama o kadar da doğru ki... Herkes durup bir düşünecek, takkeyi zaman zaman önümüze koymak lazım. Yazacağım yakında buraya...

Hep Destek! ama görünen köy kılavuz istemez...

Porto 'ya da ahlar vahlar eşliğinde 2-1 yenildik. Hep Destek! Tam Destek! Bundan asla taviz yok... Biz renklere aşığız, biz Fenerbahçe'ye sevdalıyız... Ancak madalyonun üzgünüm ki diğer bir yüzü daha var. Kötü gidiyor bazı şeyler, ortada apaçık duran yanlışlar, sahada dolanan ahmaklar var!

Bu sene 3 tane İspanyol aldılar, takımın a.q. ... Teknik direktörü Angut! Forveti Ahmak! Ön liberosu Moron! Bir tane daha bulsak da bari Kare As yapsak!!! Var aslında MALdonado diye Şili 'li başka bir embesil daha, oda ispanyolca konuşuyor ama boşver... Nasıl oldu da, 6 ay öncesinde Şampiyonlar Ligi 'nde çeyrek final oynayıp, yarı finali kaçıran bu takıma bu kadar beceriksizler doldu! 2 pas yapamayan, sahada savaşamayan, birbirini anlayamayan hödükler oldu! Pasifliğinizden, beceriksizliğinizden, inançsızlığınızdan, isteksizliğinizden tribündeki biz vefakar taraftarlar dondu! Ortega 'lar, Anelka 'lar, Hooijdonk 'lar vardı bu takımda... Bunlar yabancıysa nerde peki benim Tuncay 'ım, Mehmet Aurelio'm... Tükürdüğünü de yalamak erdemdir Aziz Başkan 'ım. Sektirerek gitsin şu bunak, artık dayanacak mecali kalmadı taraftarın... Kan ağlıyoruz... Ama hala deli gibi sevdalıyız renklere... Dar ağacında olsak bile, son sözümüz Fenerbahçe...

25 Kasım 2008 Salı

Trafik kere ben seni...

Saat 1715 'te başlayan eve dönüş çilesi saat 1942 'de nihayet bitti. Yuh!!! Yuh diyorum ama yetmiyor ve ekliyorum a.q. ben bu trafiğin... 2 saat 27 dakika (yazıyla ikisaatyirmiyedidakika) sürer mi bir yol yaw!!! Topu topu 26km. Serviste reenkarnasyon geçirdim desem yalan olmaz... İnanmıyorduk bir de :) Kaç defa öldüm dirildim, bir ben bir de Allah bilir :) İnanamıyorum, inanmak da istemiyorum. Bunu hangi millete söylesen üstüne oturduğu yeri ile suratına güler. Ama biz yıllardır yaşamaya dewam ediyoruz, koyun gibi... Koyun koyun...

Neyse, hiç bir şey moralimi bozamaz, ben Şükrü Saraçoğlu Stadı 'na doğru gitmeye başlayayım... Gel bre Porto... Hiç ümitli değilim ama işte çıkmadık candan ümit kesilmez olayı bizimkisi...

24 Kasım 2008 Pazartesi

One Step Beyond...

6th pass : OceanLab

History : Rammstein, Gotthelf, Freedom, Super8 and Tab, 1408

Date : 23.11.2008

Hayatta nefret ettiğim şeyler - 8

Bütün hafta sonu çıkıp dolaşmışız, evdeykende yaymışız, hımbıl hımbıl oturmuşuz. Hafta sonu, çay içerisindeki şeker misali bitiyor. Zaten moraller bozuk ertesi günü iş başlıyor, bir de top depiştirme stresi çıkıyor.

Olmuş Pazar akşamı, zar zor kendimizi dışarı atıp sahaya gitmişiz... Gene pozisyon icabı atlıyoruz sağa sola, hele hele bu hafta hiiiç içimden oynamak gelmesede... Sızlamayan nokta kalmamış vücutta... Zoraki sonu geliyor maçın, o kadar yol git, kendimizi eve zor atıyoruz. Bu seferde evde dertler başlıyor. Üstünü başını çıkar, as sağa sola... Traş ol, duş al... Bitmiyor giyin, yarına hazırlan... Offf walla her hafta aynı terane :) Nefret ediyorum, ama diğer taraftan da zevk alıyorum. Olsun, Pazar akşamı stresinde maç eziyetinden :) nefret etmemi ve bu bölüme yazmamı değiştirmiyor... Sabaha ya allah kuvvet versede erken kalksak...

23 Kasım 2008 Pazar

One Step Beyond...

5th pass : Rammstein

History : Gotthelf, Freedom, Super8 and Tab, 1408

Date : 22.11.2008

22 Kasım 2008 Cumartesi

Hayatta Unutulmayacak Sözler - 5

Fena takıldım bu dizelere ... Trance da duygusal olur, o vokaller de seni alır götürür... Anlayana tabii... Verelim sözü Armin van Buuren eşliğinde Sharon Den Adel'e... Anlaşıldı bu hafta TOTW 'e hisler hakim olacak. Çarşambayı bekleyin :)

"See the mirror in your eyes
See the truth behind the lies
Your lies are haunting me
See the reason in your eyes
Giving answer to the why
Your eyes are haunting me..."

Dertler Derya olmuş!!!

Fenerim Ankara deplasmanından 1 puanla dönüyor. Maçın geneline baktığında bence iyi sonuç... Çünkü sabaha kadar maç oynansa, gene atamazdık. Yazık ki ne yazık...

Şu Guiza 'ya verilen para da çok yazık. Adam kepçeyle aldı, damlalıkla geri veriyor hakkını... Hayalet gibi sahada... Aragones desen artık dilimde tüy bitti. Ya bu adam bu işi bilmiyor, ya da biz! Yahu zaten Deivid sağ açık diye sahaya çıkıp ortada oynuyor. Bir de Uğur'un yerine Emre 'yi oynatırsan ne sağ kalır ne de sol. Hele 2. yarı sahaya bakıyorum, değişiklikler yapılıyor, sahada Josico ve Maldonado kalıyor. Biri ne olur çıkıp anlatsın, ne kadar MAL adam doldu Fenerbahçeye! Kim aldı bunları ya, ayıp walla... Aziz Başkan heralde memnundur, bir aksiyon almadığına göre... Fenerim bir bir eriyor, çaydaki şeker gibi... Bu sene haram oldu, yazık Fenerbahçemin vefalı taraftarına... Viva Aragones, viva...

One Step Beyond...

4th pass : Gotthelf

History : Freedom, Super8 and Tab, 1408

Date : 21.11.2008

20 Kasım 2008 Perşembe

Geri verin bana Tuncay 'ımı...

Tuncay Şanlı... Dün ne oynadı ama! Yılmadı, bastırdı, takımı oynattı, kaptandı, yetmedi 3 gol attı... Şaka yaptı bize diye düşünüyorum. Yoksa senin ne işin var Middlesbrough 'da? Geri verin bana Tuncay'ımı... Aurelio 'muda... Bizim çocuklar onlar, ettik bi eşşşeklik ama bakii değil!
Bu arada bizim Danyel Guyiza şu Tuncay 'ın attığı golleri bir seyretsin Aziz Başkanım, nasıl topun altına girdiğini... Mal mal vurmasın toplara, bende öyle vururum zaten, onun 12 milyon avro!!! luk bir farkı olsun!

Yorumsuz

U YA NA MI YOOO RUUUUM!

19 Kasım 2008 Çarşamba

Tunes of The Week - 6

What's up everbody and wellcome to the "Tunes of the Week - 6" :) Ne çabuk Çarşamba olduğunu hala anlama sıkıntısı çekerken, şarkıları eklemeyi unutmayalım! Bu haftaki üçlüde fenaa... Tiesto, Carl B. ve Cosmic Gate sizleri bekliyor... E hadi bekletmeye gelmeeez, teker döner sonra...

- Tiesto / Elements Of Life (live from Copenhagen)








- Cosmic Gate / Analog Feel (rank1 digital hash remix)








- Carl B. / Life Can Wait
 





Durup bana bakardı akıp giden zaman...

Daha dün Pazar'dı, ne zaman Çarşamba oldu... Hem de Çarşamba akşam... Allahtan günler kısaldı da güneşin batışını görmüyorum. Yoksa durup bana bakardı akıp giden zaman, göz alıncaya karanlık olana kadar... Çünkü sürekli ellerimden kayarcasına batıp giderdi güneş, hemen arkasından akşamın nefesini hissetmeye başlardım. Hani karanlık... Hani soğuk... Monotonluk tutsak mı ne? Alışkanlık olmuş, gene de seke seke kaçıyorum kuzu edasıyla, sorumsuzca... Bakalım nereye kadar...

One Step Beyond...

Third pass : Freedom

History : Super8 and Tab, 1408

Date : 18.11.2008

Yorumsuz

"Hiç mi seyretmediniz beni oğlum!"

Maradona, antremanda öğrencilerini fırçalarken :) Aceto Balsamico 'dan, çok hoşuma gitti... Bakalım Arjantin milli takımının başında ilk maçına çıkacak. Rakip deplasmanda İskoçya. Hayırlısı...

edit 081120 / Maçı Arjantin, Maxi Rodriguez'in golüyle 1-0 kazandı...

18 Kasım 2008 Salı

Yorumsuz

En etkili yerel tanıtım mecrası :) Kim gitmek istemez ki şimdi bu ülkeye???

Peter Schmeichel... Çocukluk idolüm...

Her Pazar top depiştiririz, malumunuz bende kaleciyim :) Kovasından değil, iyisinden ama... Yıllara meydan okuyorum hala :) Neyse, geçen Pazar son aylardaki en çekişmeli maçlardan birini oynarken, pozisyon icabı güzel bir kurtarış sonrası yere çakılınca kendime gelmem bayaa uzun zaman aldı. Ama havadayken, yere düşene kadarki bir kaç salisede aklıma efsane kaleci Schmeichel 'ın üstteki kurtarışı gelmişti. Ne yaptım ettim buldum resmi. Lakabımız oydu, ne de olsa bizim gençlik yıllarımızın en iyi kalecisiydi o... Ondan bahsetmeden olmaz ki...

Ve işte huzurlarınızda dünyanın gelmiş geçmiş en iyi kalecilerinden... Tam adı, Peter Bolesław Schmeichel... 1963 Danimarka Gladsaxe doğumlu... Kariyerinde Gladsaxe-Hero, Hvidovre IF, Brondby, Manchester United, Sporting Lizbon, Aston Villa ve Manchester City takımları var... Ama en unutulmazı tabii ki Man.Utd. 'da geçen 9 sene... 91 'de 600 bin sterline Brondby 'den transfer olmuştu. O zamanlarda Sir Alex Ferguson vardı takımın başında ama o bile bu kadar efsane bir kaleci ile başarıdan başarıya koşacağını tahmin etmiyordu. Old Trafford 'da 9 yılda toplam 292 kez kırmızı şeytanların kalesini korudu.

Man.Utd. yıllarında o kadar çok büyük başarılar kazandı ki yazsam buraya sığmaz; 2 kere Dünyanın en iyi kalecisi, 2 kere de Avrupanın en iyi kalecisi ünvanı bunlardan sadece bazıları... Schmeichel 'ın kariyeri için 92 ve 99 yılları bir farklıdır. 92 'de Bosna 'da devam eden savaş yüzünden Euro 92 hakkı kazanan Yugoslavlar kupadan UEFA tarafından atılmışlardı. Onların yerine Danimarka turnuvaya davet edilmişti. Biten sezonun ardından tatilden, evden toplanan Danimarka milli takımı inanılmazı başararak, finalde Almanya 'yı 2-0 'la geçip Euro 92 'de şampiyon olmuştu. Bu kupanın alınmasında onun büyük rolü vardı. Toplamda 128 kez Danimarka milli takımının formasını giydi ve hala Danimarka futbol tarihinin en fazla milli formayı giyen oyuncusu...

99 'da ise tüm futbolseverleri oldukça dramatik bir maç bekliyordu. Şampiyonlar Ligi finali Barcelona Camp Nou 'da Man.Utd ile Bayern Munich arasında idi. Maçta Bayern, 6. dakikada Mario Basler 'in golü ile öne geçmişti. Geri kalan dakikalarda gol olmamıştı ve dakikalar 90 'ı gösteriyordu. Tam maç böyle bitecek derken, Man.Utd. genç Beckham ile korneri kullanırken Schmeichel 'da ceza sahası içerisinde idi. Gelen topa dokunamamıştı belki ama yaşlı kurt Teddy Sheringham 'ın golü ile önce beraberliği, 90+ 2 'de ise gene Beckham 'ın kornerden gelen topuna karambolde vuran toy çocuk Solskjaer ile galibiyeti yakalamıştı Man.Utd. Kim unutabilir ki bu maçı... Uzatma dakikalarında gelen bu dramatik şampiyonluk, Schmeichel 'in son forma giyişi idi ve kelimenin tam anlamıyla ellerinde C.L. kupası ile zirvede bıraktı kırmızı şeytanları...

Heralde ona sorsalar, en kötü anlarınızdan birini söyleyin diye... Mutlaka 30 Ekim 1996 diyecektir. O gün Fenerbahçem, Elvir Boliç 'in 78. dakikada attığı gol ile Man.Utd. 'ı kendi evinde 1-0 yenerek, 40 yıllık iç saha yenilmezlik unvanlarına noktayı koymuştu :)

Neyse çok uzatmayalım. İşte Peter Schmeichel... Benim çocukluk idolüm... Seni unutmak mümkün mü? Yukarıdaki resim, futbol tarihinde bir efsanedir. Hem o anı yakalamak adına, hem de bir insanın yerden bu kadar yükselerek paralel kalabilmesi adına... Ayrıca o kurtarışta inanılmaz bir kurtarıştır. Hatırlayan hatırlar... Lütfen bir an olsun dikkatinizi arka plandaki şaşkın bakışlara verin... Büyüksün Schmeichel...

17 Kasım 2008 Pazartesi

Ahanda çözdüm :)

Walla çözdüm, billa çözdüm. Sadece 5dk. sürdü... Gözüme çok zor gibi gelmişti ama boşuna dememişler, başlamak bitirmenin yarısıdır diye :) Bence çözüme bakmadan siz de deneyin... (tabii bunun için bir alttaki blogu okumanız lazım)

Örneğin numaranız 666 1111 olsun. Bu durumda,
666=x , 1111=y diyelim. İşlemleri uygularsak,
(((((((x.80)+1).250)+y)+y)-250)/2) gibi bir tablo çıkar. Parantezleri açarak dewam edersek,
* 80x + 1
* 20.000x + 250
* 20.000x + 250 + 2y - 250 üzerinden sadeleştirme yaparsak ve parantezi açmaya dewam edersek,
* (20.000x +2y)/2 üzerinden pay ve paydaları ayıralım, gene sadeleştirelim,
* 20.000x/2 + 2y/2 ve son sadeleştirme,
* 10.000x + y ile çözüme kavuştuk.

Walla basitmiş. y zaten telefon numaramızdaki 4 basamaklı bir sayı idi, x'in başta yer alması ve bizi şaşırtması için 4 basamak ötelenmesi gerekiyordu, bunun içinde 10.000 ile çarpılması yeterli :) 6661111...

Yatayım ben artık! Zihnimi çok yordum, dinlenmesi lazım :)

Şaşırma, sadece matematiğin gücü bu...

Hazır mısın?

"Ev telefonunuzun ilk 3 rakamını yazın, (alan kodu kullanma!)
Bu 3 basamaklı sayıyı 80 ile çarpın,
1 ekleyin,
250 ile çarpın.
Ev telefonunun son 4 rakamından oluşan 4 haneli sayıyı ekleyin,
Aynı 4 haneli sayıyı bir daha ekleyin,
250 çıkartın ve 2′ ye bölün…
Tut şimdi gözlerini fırlamasın yerinden..." :)))

Gerçekten çok ilginç! Şu matematik nelere kadir... Bir kasayım da şu denklemi çözeyim :) Olurda bulursam yayınlarım... Çoook sonra :)

Victoria's Secret ve melekleri...

Victoria's Secret desem, heralde daha başka kelama gerek yok. Sağır sultan ve Metin Şentürk bile haberdardır... Bilmeyen kazsın gömsün kendini :)

Kısa bir bilgilendirme, 1977 yılında Roy Raymond adında bir zat, eşine iç çamaşırı alırken oldukça utanmış. Sonra kendi gibi sıkıntı yaşayan diğer erkekleri düşünerek bu firmayı kurmuş. 1977 'de USD 80.000 borç alarak ilk dükkanı San Francisco 'da kuruyor. Paraya para demezkende 1993'te de Golden Gate köprüsünden atlayarak intihar ediyor. Kimse nedenini bilememiş. Söylentilere göre Victoria's 'ın sırrı, kurucusu Roy Raymond 'ın travesti olması :) Sonuçta günümüzde senede 5 milyar dolar cirosu ve milyar dolara yaklaşan karı ile, harika tasarımları ile, birbirinden güzel melekleri ile gerçek bir efsane... Gene bir anektot: Dünyada 5 saniyede 1 Victoria's secret iç çamaşırı satılıyor.

Neyse, 16 Kasım Pazar günü melekler, klasik Aralık ayı defileleri için Miami Beach 'te sahne aldılar. Yeni kreasyon, Adriana Lima (The Tanrıça), Heidi Klum, Alessandra Ambrosio... gibi birbirinden güzel modeller tarafından tanıtıldı. Show 'da toplam 68 parça sergilenmiş. Merakla videosunun internete düşmesini bekliyorum. Heralde sarhoş eder adamı :) Siz resimlerle idare edin.

http://www.milliyet.com.tr/content/galeri/yeni/goster.asp?galeriid=5009&ver=3719

Vee Adriana Lima... Heralde kendisi yakın yüzyılda dünyaya gelmiş en güzel insanlardan (o da insansa... ) biri. Güzellik Tanrıçası olmalı... Kendisine yer vermek istiyorum burada ama yetmez gücüm, bana da yazık... Bir de bana "kanat" sevdam yüzünden hasta derler. Yukarıdaki resme bakıyorum, ben hastayım kabul ediyorum. Hasta olmayan varsa beri gelsin :)

16 Kasım 2008 Pazar

One Step Beyond...

Second pass : Super8 and Tab

History : 1408

Date : 15.11.2008

One Step Beyond...

Yeni seri... Herşey bir adım ötesi için, şifreleri takibe devam :)

First pass : 1408

History : -

Date : 11.11.2008

14 Kasım 2008 Cuma

Yorumsuz

Barcelona Camp Nou Stadı... Kapasite 98.772... Burda bende oynarım, wallahi de oynarım, billahi de oynarım :) Danyel Guyiza 'dan da fazla gol atarım :)))