30 Nisan 2009 Perşembe

Etki eden 50 film - Part 10

Tüm zamanlara etki eden 50 filmin son bölümündeyiz artık. Bu son bölümde listemizin 4. ve son Türk filmi olan "Uzak" ta yer alıyor. Diğerleri ne diyim oldukça yabancı :) Arşivlerimizde tüm bu filmleri bulundurmakta fayda var...

46- Thelma and Louise
47- Trois Couleurs / Bleu - Blanc - Rouge
48- Uzak
49- 25th Floor
50- 2001: A Spave Odyssey

29 Nisan 2009 Çarşamba

10 askerimiz şehit düştü...

Bugün, Diyarbakır 'da 9 askerimiz, Hakkari'de 1 askerimiz şehit edildi. Nice yuvalara ateşler düştü. Türk milleti olarak, siz şehitlerimizi dualarla her zaman anarken, size kıyanlara beddualarla lanetler okuyacağız. Şimdilik elimizden bir şey gelmiyor ama şimdilik...

Daha dün Kürdistan haritasını çizenler, önlerinde söylemlerinde çekinmeyenler, bugün açıklama yapıp taziye mesajı yayınlıyor. Sahtekarsınız lan siz! Kişiliksiz, karaktersiz, topaç kılıklı ucubeler sizi... Bu topraklarda yaşayan herkes Türk'tür, bu bayrağa inanan herkes Türk milletidir. Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır. Biz Türk'üz, ha siz inanmıyor musunuz? O zaman sekerek nereye giderseniz gidin...



Bu alçakça saldırıyı gerçekleştirenler... Sizi kaypaklar sizi... Çıksanıza Mehmetçiğin karşısına yiyosa... Topunuzun a.q. ... İnsanın içi nefretle doluyor, askere tekrar yazılası geliyor. Hükümetler bu işi çözemeyecek bu gidişle, sevinmeyin ama sizin cezanızı Türk milleti verecek... Keser dönecek, sap dönecek, gün gelicek hesap dönecek... Huzur içinde yatın Mehmetçikler, mekanınız cennet olsun...

Yorumsuz...

9 + 14 = 23

Tunes of The Week - 26

What's up and wellcome to TOTW... İşte Çarşamba, işte burda... Enstrümental şarkılar bu hafta favorimiz... Sürükleyici tınılarla kendi dünyamızda başbaşayız. İlk olarak Mat Zo ile Lucky Strike, pek şanslı olacağınızı sanmıyorum, bilincinizin açık kalması imkansız... Sonrasında Mark Eteson ile The Hymn, bu ilahi başka ilahi, haddini çok aşıyor... Son olarak da Push, Interference ile büyük puştluk yapıyor, yok artık olmaz böööle şey... Ağlamak istiyorum sayın seyirciler!!! Arrrghh!

- Mat Zo / Lucky Strike








- Mark Eteson feat. Zirenz / The Hymn (Original Mix)








- Push / Interference (Original Mix)






Adriana Lima

Ahh evlenmeyecektin, yapmayacaktın bunu... :)

64 days left to Sensation White

64 gün kaldı... 2 aydan biraz fazla... Dikkat etmek gerek, bok yoluna gitmeyelim :) Tam da zamanında çıktı domuz gribi, bok püsür... Aman ne olur karışmasın dünya, bulun şunun tedavisini :) Gözünüzü seveyim.

Resim ne alaka denebilir... Alaka alaka... Ofiste çalışırken bir posta geldi, taaaaa uzaklardan :) Evet işte Sensation White için passcardlar :) sonunda geldi... Ne mutlu Türküm diyene!!! 03 Temmuz 2009 Amsterdam Arena... Hell Awaits you...

28 Nisan 2009 Salı

Ekranda ziyafet var!

Akşam TV 'de Barcelona - Chelsea Şampiyonlar Ligi yarı final ilk maçı var. Yazık ki ne yazık... Gerçekten üzülüyorum. Çünkü bu 2 takım kesinlikle finalde karşılaşmalıydı. İnanıyorum ki bu turu geçen taraf şampiyon olacak. Bir tarafta Euro 409,5 milyonluk Barça, diğer tarafta Euro 416,6 milyonluk Chelsea... Barça ligde 33 maçta tam 94 gol gibi harikulade bir durumu var. Avrupanın mahşer üçlüsü burda, kara tren Eto'o, yeni Maradona Messi ve yaşlı kurt Henry... Chelsea'nin ise ligde 34 maçta 56 golü var. Onlarında Drogba, Anelka, Terry, Lampard gibi müthiş isimleri var.

Kısaca akşam müthiş bir ziyafet var, asla kaçmaaaaaaaaaz! Bir 4x4 'lük daha performans olur mu acep? :)

Etki eden 50 film - Part 9

Geldik 9. bölüme... Listemizin 3. Türk filmi ise "Selvi Boylum Al Yazmalım". Türkan Şoray ve Kadir Inanır'dan unutulmaz bir başyapıt... Ve tabii ki benim listemin 1 numarası, asla ve asla değişmezim, gücün kötü tarafının çekici cazibesi... Star Wars... May the force be with you...

41- Selvi Boylum Al Yazmalım
42- Seven Samurai
43- Star Wars
* IV - A New Hope
* V - The Empire Strikes Back
* VI - Return of the Jedi
44- Talented Mr. Ripley
45- Taxi Driver / I - II - III

27 Nisan 2009 Pazartesi

Robben 'in topu...

"Takım içinde karar aldık ve Robben'e bildirdik. Sahaya çıktığımızda, o kendi topunu getirecek"

Real Madrid'ten takım arkadaşı Wesley Sneijder söylemiş, Arjen Robben'e... :) Aceto Balsamico 'dan...

Iced Age 3 'e doğru...

Tek kahramanım yaaa! Seviyorum seni... Manyağım ben :) Scrat'ım benim. Iced Age, Haziran 2009'da geliyor, az kaldı... Zaman yaklaştıkça yeni yeni tanıtım videoları çıkıyor meydana... İşte bizim Scrat, gene maceralarda kendini paralıyor, beni kırıp geçiriyor. Sende olmasan...

Bir operasyon fiyaskosu

Güne hepimizi şoke eden Bostancı haberiyle başladık. İşe çıkmadan tv'de takip ettim biraz, sonra işe gidince ara ara bakabildim. Evden çıkmadan tv'de sokağın kapatıldığını, polisin binayı ablukaya aldığını dinlemiştim. Aradan saatler geçtikten sonra o acı olay yaşandı. Binadaki aşşağılık pisliğin dışarıya ateş açması sonucu NTV kameramanını sıyıran kurşun bir vatandaşın ölümüne yol açtı. Yaşanan bu trajediye mi üzüleyim, önlem almasını beceremeyen polise mi kızayım, ateşi açan o.ç. mı sinirleneyim???

Mazlum Şeker... 19 yaşındaymış henüz... Diyarbakır'lı ve 5 çocuklu bir ailenin en küçüğü... Bir restoranda bulaşıkçılık yaparak geçimini sağlamaya çalışan Mazlum, tahminen silah seslerini duyunca işyerine giderken buraya geldi. Bu nasıl bir trajedi? Ölümü karşısında şoke olan iş arkadaşlarından İbrahim Demir, bakın nasıl içini dökmüş...

"Çevremde ismine bu kadar yakışan kimse yok. Mazlum ismi onu tamamen tanıtıyor. Çok sessiz ve efendi kişiliğiyle hepimizin sevgisini kazanmıştı. Ekmek parası için bulaşıkçılık yaparken, herkesin sevdiği bir genç olarak içimize girmişti".

E be polis teşkilatı, sorumluları... Bu gencin orda ne işi vardı? Nasıl bir basiretsizliktir bu! Bu ülkede insanın onurunun ve yaşamının garantisi sen değil misin? Bunu çıksın biri izah etsin şimdi bana... Mazlum, kanın yerde kalmaz... Kalmayacak da... Huzur içinde yat...

Ulan kurşunu sıkan ve gebermiş şerefsiz! Vicdan nedir bilmez herif! Ne günahı vardı bu gencin! Senin kavgan onla mıydı? Senin ideolojinin önündeki engel o muydu? Bilmiyorum, takip etmedim, etmek istemedim yaşananlardan sonra, terörist misin, kaçak mısın, ne boksun! Seni öldüren o kurşunu ben sıkmak isterdim, hemde tek değil binlerce olarak...

Evime gitmek istiyorum, dönmek istiyorum kendi dünyama...

Boşa geçti ya zaman

Cumartesi bize gene taktılar, artık o klasik senaryo... Konum Fenerbahçe değil asla, a.q. ben tüm takımın ve başta Aragones'in, o ayrı... Ben maçın öncesine gitmek istiyorum.

Güzel bir Cumartesi... Hava güzel, baharın esintileri yüzümüzü okşuyor. Yürüyoruz, dolaşıyoruz, gülüyoruz, eğleniyoruz, yiyoruz, içiyoruz... Bir insan hayatta başka ne ister ki? Gönlümüz elvermedi boş geçmeye, gidelim dedik Fenerbahçemizi desteklemeye... Hep destek, tam destek, biz taraftarız dedik, Fenerbahçe taraftarı... Kalktık, toplandık, apar topar stada gittik... Yollar boş, stat etrafı boş... İçerisininde boş olacağını düşünmüştük ama bu kadar da değil. Bomboş ama bir gariplik vardı kestirilemeyen! Dedik, taraftarın yüreği yanmış, tepki koyuyor... Aldık yerlerimizi saat 1840 gibi... Nazire yaparcasına sahada boş, ısınan yok? Dedik, artık maç gazozuna içerde falan ısınıyorlar. Ama saat 1900 oldu, saha hala boş!!! "Nooluyoo olm!" Artık diyecek bişey, kendimizi avutacak bir cevap kalmamıştı... Birbirimize bön bön bakarken, bi anda Edison'un ampulu yandı zihnimizde... Büyük adammış bu Edison :) Keşfettiğinde neler hissettiğini o an bizde yaşadık :) Ahhhh bee abiii, maç saat 2000 deymiş!!!!!!! Göt :) olduğumuza mı yanayım, aptallığımıza mı şaşırayım artık... İki gol görür, seviniriz gideriz dedik, o da olmadı... Ahh Aragones, Fenerbahçemin tüm senesini çaldığına değil, o statta mal mal oturduğum 1 saate üzülüyorum ben... Acıyorum, kahroluyorum, uçup giden o 1 saati asla unutmayacağım, aslaaaaa...

25 Nisan 2009 Cumartesi

Etki eden 50 film - Part 8

Sona yaklaşıyoruz. Bölüm 8 aşağıda... Efsane seri Pink Panther ve Peter Sellers 'ın inanılmaz performansı ile zamanının en güzel komedi filmlerinden... Her zaman seyredilir bu büyük seri...

36- The Pink Panther Strikes Again
37- Psycho
38- Pulp Fiction
39- Rebel Without a Cause
40- Scarface

24 Nisan 2009 Cuma

Tunes of The Week - 25

TOTW 'a hoş geldiniz. Bu hafta geçmişlere dönüp nostalji yapalım istedim. İnanılmaz ritimler ve vokallere sahip bu parçalar, yıllar geçsede asla unutulmaz. Açılışı Nalin and Kane 'den 1999 yapımı muhteşem bir akustik parça ile yapıyoruz ki açalım gözlerimizi :) ... Sonrasında Motorcycle ile 2003 yapımı bir şarkı, vokal inanılmaz... Son olarak da ATB ile 2004 yapımı Marrakech... This is flashback :) Haftaya görüşmek üzere...


- Nalin and Kane / Open Your Eyes (Re-Worked Club Mix)








- Motorcycle / As The Rush Comes








- ATB - Marrakech






"Öğrenilmiş Çaresizlik" üzerine...

Fenerbahçe'nin ezeli rekabette Galatasaray'a karşı kurduğu psikolojik üstünlük, test kitaplarına konu oldu ! İhtiyaç Yayıncılık adlı eğitim kurumunun, öğretmen adayları için hazırladığı Pedagojik Formasyon test kitapçığında Fenerbahçe-Galatasaray rekabetinin konu edildiği bir soru yer alıyor ! Soruda, Fenerbahçe'nin Galatasaray'a karşı ezeli rekabette psikolojik üstünlük kurmasından yola çıkılıyor. Soruda, Galatasaraylı futbolcuların "Ne yaparsak yapalım yine kazanamayacağız" şeklinde bir düşünceye kapıldığı varsayılarak; bunun öğrenme teorilerinde neye karşılık geldiği soruluyor. "Öğrenme teorileri" hakkındaki soru şöyle:

Galatasaraylı futbolcuların Fenerbahçe maçından önce, daha önceki maçlarda aldıkları sonuçlar akıllarına gelmekte (6-0, 4-0, 3-2, 4-3) ve Galatasaraylı futbolcular "Ne yaparsak yapalım yine kazanamayacağız" diyerek, daha az çalışmakta ve yine başarısız olmaktadırlar. Bu durum, öğrenme teorilerindeki hangi kavrama örnek olabilir?
A) Habercilik
B) Tepkisel koşullanma
C) Kendini gerçekleştiren kehanet
D) Öğrenilmiş çaresizlik
E) Sistematik duyarsızlaşma
DOĞRU CEVAP: D Konuyla ilgili olarak Ligtv.com.tr'ye konuşan İhtiyaç Yayıncılık yetkilileri, bu sorunun Öğrenme Psikolojiyle ilgili olduğunu ve Pedagojik Formasyon sınavına hazırlanan öğretmen adayları için hazırladıkları test kitapçığında yer verdiklerini belittiler. Yetkililer "Doğru cevap nedir?" sorumuza ise "D şıkkı" yanıtını verdiler.

Öğrenilmiş çaresizlik, organizmanın davranışlarıyla olumsuz bir sonucu kontrol edemeyeceğini öğrenmesinden sonra, davranışlarıyla olumsuz sonucu ortadan kaldırabileceği durumlarda gereken çabayı gösterememesi olarak tanımlanıyor.
Bilim, her zaman veriler ışığında hareket eder, araştırır ve sonuçlandırır. Artık bilim bile böyle diyorsa... Zamanında dünyanın en büyük 5 derbisi arasında gösterilirdi bu mücadele ama bu gidişle bu işin sonu natürmort! Kadıköy'deki derbinin sonucu hala 3 ihtimalli oluyor; 2-0, 4-0, 6-0 puhahahahaha :))))

23 Nisan 2009 Perşembe

SadenerLand Research Lab. reports...

in the promised land, in our heavens gate... where there are no fights, where the children play... peace is all around, love is anywhere... in the magic world, of dreams

Bugün 23 Nisan...

Bugün 23 Nisan, neşe doluyor insan :) Atamızın tüm dünya çocuklarına armağanı...

23 Nisan 1920 Türk milletinin iradesini temsil eden Birinci Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı ve Türk halkının egemenliğini ilân ettiği tarihtir. Büyük önder Atatürk’ün düşüncesinde çocuklar milletin geleceğidir. Onlara duyduğu sarsılmaz güvenin ve büyük sevginin ifadesi olarak millî bayramımız olan 23 Nisanlar’ı çocuklara armağan etmiştir. Tarihimizin gurur dolu sayfalarının yeni nesillerce öğrenilmesi ve Türk Devleti’nin devamını emanet edeceğimiz yeni Cumhuriyet bekçilerinin bu bilinçle yetişmesi amacıyla 23 Nisanlar önemli birer vesiledir.

Milletimize ve bütün çocuklara kutlu olsun.

22 Nisan 2009 Çarşamba

Sadenerborough

NTVSpor websitesinde bir menajerlik oyunu var. Çocukluğumdan beri Championship Manager oynayan bir insan olarak bir bakayım dedim. Hep düşünürdüm realtime oynanacak bir oyun nasıl olurdu diye... Sonuç, oyun kurgusu ve içerik muhteşem. Kurgu basit ama karmaşık, içerik kolay ama zor. Tam menajerlik oyunu :) Metin tabanlı ve aksiyonsuz...

Oyunda 3. sezonumdayım ve Amatör Lig 7.488. gruptayım. İlk sezon standart Mahalli Lig, geçen sezon ise Amatör Lig 9.665 'deydik, yükseliyoruz. Şimdilik 5 maç 5 galibiyetle, 21 atmışız, 4 yemişiz. Bakalım Sadenerborough 'un akibeti gelecekte ne olacak :)

One Step Beyond...

41th pass : Epinephrine / SadenerLand Research Lab. activated...

History : Bundy, Orion, Haz, Messi, Horizon, Mandela, Mutant, vanDoorn, 11.03, Paradigma, Flashback, Insomnia, Broadcast, TheEND, Enigma, Lola, Anthrax, IRA, Grendel, Joker, Kanova, Undone, Schutzstaffel, V, Angel, Endless, Lost, Escape, Unforgivable, Spartans, Green, Frog, Anelka, OceanLab, Rammstein, Gotthelf, Freedom, Super8 and Tab, 1408

Date : 21.04.2009

21 Nisan 2009 Salı

A State of Trance Episode 400

Armin van Buuren... 2007 ve 2008 yıllarının 1 numaralı Dj 'i... Bu ara Trance müziğin tartışmasız en büyük prensi... İnsanlığa müziğiyle ve ritimleriyle yön veren, dünya ötesi kişi... Çok belli etmedim di mi ruhuma ve bedenime nasıl hitap ettiğini :) Neyse, konumuz A.S.O.T. ... Armin'in radyo show'u geçen hafta 400 dedi. Şaka gibi bişey! 400 demek, 52 haftadan 8 sene demek... Bu gerçekten inanılmaz... Muhteşem...

Armin van Buuren - A State of Trance - Intro








ASOT 400 tabii ki kutlanacaktı :) 3 ülkede ayrı ayrı büyük partiler yapıldı. 16 Nisan Club Butan Wuppertal Almanya, 17 Nisan Club Air Birmingham UK ve 18 Nisan Maassilo Rotterdam Hollanda... Onlarca dj ve onbinlerce şanslı kişi bu kutlamalarla kendinden geçmiştir eminim... Arnej, Duderstadt, Super8 and Tab, Sied van Riel, Aly and Fila, Cosmic Gate bunlardan sadece bazıları... Veee tabii ki Armin van Buuren...

Ne denk düştü ki benimde blog sayım 400' ü yeni geçti... Daha geçen gün yazmıştım. AvB ile birlikte bi bu haftayı SadenerLand'de bu showa ayırırız... Bu partilerin kayıtları düştü nete, başladı downloadlar :) ama ne zaman biter bilinmez... Yazımızı, büyük üstad Armin'in efsane deyişi ile yazımızı noktalayalım;

"Trance is a natural drug that will heal us all"...

Etki eden 50 film - Part 7

This is part 7... Walla açık söylemekte sakınca yok amaben bunların hiçbirini seyretmedim galiba :) Yapamadığımız yorumlardan sonra gelelim listemize...

31- Mullholland Drive
32- Once Upon a Time in America
33- One Flew Over the Cuckoo's Nest
34- On The Waterfront
35- Persepolis

Energie Cottbus ve Fenerbahçe

Energy Cottbus, Alman Bundesliga'da bir takım. Sondan 2. sıradalar ve bir ayakları çukurda :) desek yeridir. Geçen hafta sonu Schalke deplasmanındaydılar. Cottbus taraftarları, 610 km. yol katederek 62 bin kişilik Schalke Arenaya maçı izlemeye gelmişler. Velhasıl, oynadıkları kötü futbol ile maçı 4-0 kaybediyorlar. Hatta bir golde bizim Altıntop'tan :)

Maç sonrasında, kulüp yönetimi resmi websitesinden yaptığı duyuru ile, kötü futbollarından dolayı taraftarlarından özür diledi. Takımlarının Schalke karşısında “acınası bir performans” sergilediği belirtilerek, takımına destek vermek için deplasman maçını izleyen 600 taraftarın bilet paralarının iade edileceği sözünü verdi.. İnanmayan baksın; Energie Cottbus.de/Sorry Energy fans... Helal olsun walla, heralde bir ilktir bu alemde :) Hiç alakam olmamasına rağmen Bundesliga'yı takip edeceğim, umarım düşmezler...

Bir de bizim Fenerbahçe'ye bakalım. Hafta sonunda rezil bir futbolla Ankaraspor'a 1-0 yenildiler. Yenilgi değilde oynanan ruhsuz oyuna taraftar kahroluyor, lanet ediyor, Aragones'e sövüyor. Yönetime bakıyorsun, tepki yok, aksiyon yok, plan yok, proje yok. Hatta gazeteler yazıyor, Aragones seneye de Fenerbahçe'deymiş. A.q. ben o adamın eğer gönderilmezse. İçe at at nereye kadar!!! Kusra bakmasın kimse... Bi sene daha ballan yenmez bu adam... Alın size 2 örnek, varın siz karar verin :) Forza Cottbus, sonuna kadar seninleyim, heyecan olsun bari...

Spam, e-postaların %97'si

Microsoft'un yayınladığı 2008 güvenlik raporuna göre, posta kutusuna ulaşan e-postların ezici bir çoğunluğunun aslında orada yeri yok. İnternette yol alan e-postaların yüzde 97'si, alıcının hayrına olmayan içerik ya da eklerden ibaret. Yani ilaç reklamı, ürün tanıtımı, dolandırıcılık girişimi ya da açıldığı takdirde hayırlı şeyler olmayacak kötü niyetli programlardan oluşuyor.
Postaların içeriğinin yanı sıra ekleri de kullanıcıya zarar verme ihtimalini taşıyor. En çok kullanılan yöntem ise kullanıcıyı işiyle ilgili sandığı Office ve PDF dosyalarıyla kandırmak. Ekteki dosyayı açan kullanıcı farketmeden başka bir dosya indirme komutu vermiş oluyor ve bilgisayarını virüs yuvasına hatta kendini yakan o dosyaların gelip gittiği "spam" otobanına çevirmiş oluyor.

Gmail, Hotmail gibi bilinen e-posta servisi sağlayıcılarının bu gibi e-postaları süzgeçten geçirmesi sayesinde genel anlamda koruma sağlansa da, yüzde 100 başarı sağlanmıyor. Güvenlik raporunun sonuçları Türkiye'nin bu tür postalar için turizmde olduğu kadar çekici olduğu yönünde. Daha önce Cisco'nun yayınladığı raporla da tutarlı olan bu sonuç, e-posta kutumuzun "spam" bölümüne dikkatle yaklaşmamızı söylüyor.

Araştırmalara göre, "spam" postaların kaale alınma oranı ise son derece düşük. Hatta, artık spam postaların tuzağına düşürebildiği kullanıcı yoktur sanıyordum ama spam posta yollayanlar, bu işten hala balya balya para götürüyormuş. Yakın zamanda bu konuda yapılan bir araştırma da, sayının hemen hemen hiç olduğunu ortaya koydu, ama "hemen hemen".

Üç Amerikan üniversitesinden (California, Berkeley ve UC San Diego) araştırmacılar, spam işinin içyüzüne bir göz atmaya karar vererek, kullanıcılara bu postaları yollayan, 75.869 bilgisayarlık bir bot ağını ("kaçırılmış" bilgisayarları spam posta yollamak için kullanan ağ) "kaçırdılar". Uzmanların ölçümlerine göre gönderdikleri 350 milyon postadan sadece 28'i cevaplanmış. Bu da yaklaşık 12.5 milyon postada bir tık ya da yüzde 0.00001 tıklanma oranı ediyor. Peki o zaman, bu spam göndericileri insanları dolandırarak günde 7000, yılda 3.5 milyon dolar kazanmayı nasıl başarıyor???

Ülkemizde geri kalmıyor bu işten :) İstenmeyen, sinir eden ve çoğunlukla dolandırıcılık amacı güden "spam" postaların yollanmasında ikinci olarak internet arenasında yeni bir başarıya imza attık. Ağ sistemleri şirketi Cisco'nun yayınladığı 2008 internet güvenlik raporu, Türkiye'ye de bir iftihar vesilesi getiriyor! Cisco'nun elindeki verilere göre Türkiye, Amerika'dan sonra en çok "spam" e-posta gönderen ikinci ülke. Dünya çapında her gün gönderilen 200 milyar spam postanın yaklaşık yüzde 17.2'si Amerika'dan çıkarken, yüzde 9.2'si Türkiye'den, yüzde 8'i de Rusya'dan yollanıyor. Geri kalanlar ise Kanada, Brezilya, Hindistan, Polonya, Güney Kore, Almanya ve İngiltere arasında paylaşılıyor.
Çoğu spam şebekesinin, büyük ve güvenilir servis sağlayıcılardan aldıkları, gerçek e-posta adreslerini kullanıyor olması da dikkate şayan. Cisco'nun bu yıl en yaygın kullanıldığını belirlediği diğer internet "saldırısı" yöntemleri ise "olta atma" ("phishing"), "bot" ağları ve kötü niyetli kod içeren web siteleri.
Spamla ilgili son bir anektod daha... McAfee'nin yaptığı bir araştırmaya göre, istenmeyen e-postalar sadece gelen kutularını tıkamıyor; enerji israfına neden olarak şehir büyüklüğünde karbon izleri" bırakıyor. Bilgisayar güvenliği ile haşırneşir firmalardan McAfee, gezegenimizi korumaya çok önem verdiğinden olsa gerek, dünya çapında gelişen "spam" e-posta gönderme, yönlendirme, engelleme ve engellenemeyenleri silme eyleminin yıllık toplam 33 Terawatt (milyar kilowatt) saat elektrik harcadığını hesapladı. Bu da, 2.4 milyon evin kullandığı elektriğe denk gelerek, 3.2 milyon binek arabasının ürettiğine eşit sera gazı üretiyor.

Öte yandan "spam" süzgeçleri kullanmanın, bu toplam miktarı yüzde 75 azalttığı iddia ediyor. Bu da, o 3.1 milyon arabadan 2.3 milyon tanesinin yola çıkmaması ve karbon izi bırakmaması anlamına geliyor. Spam diyip geçmemek lazımmış demek... Okunası bir araştırma oldu...

20 Nisan 2009 Pazartesi

400

400 'ün dayanılmaz hafifliği... O kadar blog notu yazmışız, peh peh peh...

Goygoycu basın, bunuda yazın!

Bir başkadır benim memleketim... Geçen Perşembe gazetelerde bir haber okumuş ve tedirgin olmuştum. Hatta ben Vatan'da okudum, ama Hürriyet ve Milliyet'te de yazmış. Haber şuydu, 2008 yılı Nobel İktisat ödülü sahibi ve ’krizi bilen adam’ olarak tanınan Ekonomist Paul Krugman, yaptığı açıklamada Türkiye’yi iflas etme potansiyeline sahip ülkeler arasında gösteriyordu. New York’ta bir basın toplantısında İzlanda ve İrlanda’dan sonra, krizden en çok etkilenecek ülkenin Avusturya olacağını ve sonrasında iflas etme potansiyeli bulunan ve ‘ciddi risk grubunu’ oluşturan ülkelerin Ekvator, Filipinler, Tayland, Kolombiya, Ukrayna ve Türkiye olduğunu söylemiş. Ahanda sıçtık derken, kazın ayağının pek de öyle olmadığı ortaya çıktı.


Hafta sonu ise, NTV'nin sorularını yanıtlayan Paul Krugman, bu haberin bütünüyle uydurma olduğunu söyledi. Krugman, Türkiye'yle ilgili böyle iddialı bir açıklama yapmak bir yana, Türkiye hakkında çok genel bazı rakamlar dışında bilgisi bile olmadığını söyledi. Ancak Krugman'ın bu yalanlaması, bu çarpıtma haberi manşetlerine taşıyan Hürriyet, Vatan ve Milliyet'te yer bulmadı. Bekledim bugüne kadar ama nafile... Açıkçası dumur oldum. Bu nasıl bir basındır, bu nasıl bir hizmet anlayışıdır, bu nasıl haberciliktir. Hayır, TV seyretmiyorum, yakında gazeteyi de bırakacağım :) Zaten kendi dünyamda yaşıyordum, toptan keseceğim hayatla alakamı... Böyle kimbilir ne kadar örnek vardır da bizim haberimiz olmuyordur. Herkes tarafına yazıp duruyor, atıp tutuyor... Goygoycu basın, bunu da yazın, ahh ah! İlginç, hayırlısı artık...

One Step Beyond...

40th pass : Al Bundy / SadenerLand Research Lab. activated...

History : Orion, Haz, Messi, Horizon, Mandela, Mutant, vanDoorn, 11.03, Paradigma, Flashback, Insomnia, Broadcast, TheEND, Enigma, Lola, Anthrax, IRA, Grendel, Joker, Kanova, Undone, Schutzstaffel, V, Angel, Endless, Lost, Escape, Unforgivable, Spartans, Green, Frog, Anelka, OceanLab, Rammstein, Gotthelf, Freedom, Super8 and Tab, 1408

Date : 19.04.2009

19 Nisan 2009 Pazar

Etki eden 50 film - Part 6

Tüm zamanlara etki eden 50 filmin geri sayımında geldik 6.bölüme... Bu haftada ilk beşimden bir film var. Tabii ki "Lord of the Rings"... Aşmış bir dünya, müthiş bir hikaye, inanılmaz efektler... Ayrıca listemizin 3. Türk filmide burada, "Muhsin Bey"...

26- Lord of the Rings
* Fellowship of the Ring
* Two Towers
* Return of the King
27- The Matrix
28- Le Mepris
29- Modern Times
30- Muhsin Bey

18 Nisan 2009 Cumartesi

Tunes of The Week - 24

3 yeni parça ile yine birlikteyiz. Bu ara tehlikeli vokallerden uzağız, sadece trance... Bakalım neler varmış. TE2009 anthemi Rank1 'in müthiş Wippenberg remixi... Bu öyle bir şarkı ki, slowu bile olur :) Vee sonrasında Tyler & Thomas ve Dreas & Alex'in hayal dünyasına seyahat başlasın... Your enTRANCE is here...

- Rank1 / L.E.D. There be Light Trance Energy 2009 Anthem (Wippenberg Remix)








- Tyler Michaud and Thomas Sagstad / Renegades (Mat Zo Remix)







- Dreas and Alex Robert - Mormugao






SadenerLand rolls on...

135 bini devirmişiz, hayırlı olsun...

17 Nisan 2009 Cuma

Etki eden 50 film - Part 5

Geldik 5. bölüme... Bugünle beraber etti toplam 25 film, yolun yarısı eder. "İyi, Kötü ve Çirkin" heralde sinema tarihinin en büyük filmlerindendir, kabul etmek lazım.

21- Gone With The Wind
22- The Good, The Bad and The Ugly
23- The Graduate
24- La Haine
25- James Bond: Goldfinger

16 Nisan 2009 Perşembe

Yorumsuz...

Ryan Gigs, dün gece maçta fena yakalandı :) Vee Meirelles attığı bu golle Porto beraberliği yakaladı :) Ben de maçta yakalamıştım bu pozisyonu ama ayıp olmuş hakkat :)

15 Nisan 2009 Çarşamba

Liverpool'un hüzünlü 15 Nisan hikayesi...

Dün akşam yani 14 Nisan günü oynanan Chelsea - Liverpool karşılaşmasını heralde unutmak pek mümkün olmayacak. O mücadele, o heyecan, o adrenalin... 4-4 sona eren karşılaşma sonrasında zevkle işte futbol bu dedim, futbol bu... Bu maç aslında çok özeldi daha oynanmadan... Hikayesiyle 20 yıllık derin üzüntüyü barındıran... 4-4 işin tuzu biberi oldu, onu unutulmaz kılacak olan... Bizim basınımıza pek yansımayan bu hikaye neydi? Liverpool'u 15 Nisan günü maç yapmayı istememeye iten hüzün neydi?

Gelin Ali Okancı 'nın kaleminden sizlere anlatayım...

"Sheffield Wednesday'in stadı olan Hillsborough stadı 15 Nisan 1989'da Liverpool ile Nottingham Forest arasındaki FA Cup yarı final maçına evsahipliği yapıyordu. Hillsborough Stadı'nda süregelmiş üzere büyük maçlarda rakip taraftarlar ayrı yerlerde oturuyordu.

Liverpool'lu taraftarlar Leppings Lane End bölümüne alınacaklardı. Maç öncesi hem radyodan hem tvden hem de stat etrafında yoğun katılımın olacağı düşünüldüğünden sürekli uyarılar yapılıyor, bileti olmayanların stada girmek için zorlamamaları ve bileti olanların da maç başlamadan en geç 15 dakika önce yerlerini almaları isteniyordu.

Maç yerel saatle 15:00'te başlayacaktı. Liverpool'lu taraftarlar maçtan yarım saat önce turnikelerin önünde toplanmaya ve içeri girebilmek için acele etmeye başladılar. Dar bir yerden girmeye çalışan taraftarlar yığının artmasına yol açtı. Bu arada önde bulunan ve içeri girmelerine izin verilmeyen taraftarlar alanı terkedemiyordu çünkü arkalarında stada girmek isteyen büyük bir kalabalık onlara engel oluyordu.
Futbolcular sahaya çıkmış, içerdeki taraftarların çığlıkları ve bağırmaları dışarıda duyulmaya başlanmıştı. Dışarıda binlerce taraftar içeri girmeye çalışmasına rağmen hakem maçı başlatmış ve çığlıklar daha da yükselmişti.Bu sırada genç bir çocuk stadın dışındaki duvarın yanındaki büfenin üzerine çıkmıştı.
Polisler bu kişiyi dışarı çıkarmak için kapılardan birini açınca 20 kadar kişi paldır küldür içeri girmeye çalıştı. Polisler bu kişileri dışarıya çıkarmaya çalışırken yaklaşık 5000 kişilik bir grup turnikelerden geçmeye çalışıyordu. Aşırı yığılmadan dolayı insanlar ezilmeye başlamıştı ve polis onları kontrol etmekte güçlük çekiyordu. Çareyi C Kapısını açmakta buldular ve bu hamlenin ardından facia yaşanmaya başladı. Stada girmek için adeta birbirlerini ezen taraftarlar dar bir tünelden geçerek tribüne girmeye çalışıyordu. Ancak arkadan gelen taraftarlar olağanca güçleriyle öndekileri itince insanlar tribün önlerindeki demir parmaklıklarda sıkışmaya başladı.
İnsanlar çığlık atarak ezilmeye başladı. Bu sırada maç devam ediyordu. Şanslı olanlar tel örgülere tırmanıyor, şanssızlarsa altta kalarak çığlık atarak can veriyordu. Hakem 6. dakikada bu durumun farkına vardı ve maçı durdurdu. Bu sırada güvenlik görevlileri sahaya açılan ufak bir kapıyı açtılar".
Gerisi zaten futbol tarihinde silinemeyecek bir acı, bir trajedi, bir drama... O bir hüzün hikayesiydi artık... 15 Nisan 1989'da Hillsborough stadında 96 kişi öldü, 1.000'e yakın kişi yaralandı. O kadar hüzünlü bir hikayedir ki Hillsborough, üzerinden yıllar geçmesine rağmen, hala üzerine dramatik hikayeler eklenmektedir. Steven Gerard, hala oynamasına rağmen daha şimdiden Liverpool'un efsane kaptanı... Gerard, o faciada kuzenini kaybetmişti... Henüz daha 10 yaşındaydı... Bugünse, o derin acıyı daha dün gibi yaşayan Liverpool'un efsane kaptanı...


15 Nisan 2009'da, yani bugün Liverpool'da, yaşanan facianın 20. yılında, Liverpool'un 2 katedralinin çanları 96 defa çaldı, saat tam 15:06'da, hayatlarını kaybeden 96 seyircinin anısına... Bugün KOP tribünü, Anfield Road, Kaptan Gerard kaptanlığındaki Benitez'in talebeleri, tüm Liverpool şehri saygıyla anıyor kayıplarını... Saygıyla anıyorum...