Adettendir, geçip giden yılın arkasından yazılır ya, ben de hak yerini bulsun istedim :) Nasılsa günler, haftalar, aylar ellerimin arasından akıp gidiyor... Yılların hepsi birbirini zaten kovalıyor, istesemde istemesemde... 4-5-6-7-8-9-10 diye sayıyor, saniye misali... Bikaç çift laf etsem hakkımdır...Yeni yılla birlikte yeni umutlara, yeni heyecanlara, yeni mutluluklara yelken açmak... Ne de güzel gelir kulağa değil mi? Hayatta bu yüzden güzeldir ya zaten... Her doğan güneş yepyeni bir başlangıç değil midir? Umuttur bu; fakirin ekmeği olan, insanı diri kılan, seni hayata bağlayan... Mümkün değildir, bir öncekinde ne yaşadıysan aynısını iyisiyle kötüsüyle tekrar yaşayan... Ezbere değildir yani, boşunadır bunu yapmaya çalışan... Bazen kendini kandırman gerekir mutlu olmak için, bazen acını, üzüntünü, kederini içine atarsın ayaklarının üzerinde durabilmek için... Bazen ayakların yerlere basmaz mutluluktan, başarıdan, bazen de delik ararsın yerin dibine geçmek için... Neyse uzatmayalım, ben varım, 2008 gitsin... Bi bokunu görmedim hatırımda kalan faydalı :)
2009 için Sadener olarak derim ki; içimizdeki ürkeklik, ruhumuzdaki heyecan, bedenimizdeki sağlık, yüzümüzdeki tebessüm ve kalplerimizdeki mutluluk hiç bitmesin. Benim en büyük hayalim bu, tıpkı yukarıdaki resimde olduğu gibi... Kıskandım çok da onları...




























Trento, İtalya'nın kuzeyinde Trentino bölgesinin Bolzano ile birlikte 2 büyük şehrinden biri... İtalya genelinde 75 şehir vardı galiba, Trento ise heralde 30 ve 31 'dir. Çok büyük ve şaşalı bir ünü yok belki ama o kadar düzenli ve güzeldi ki... Şehrin nüfusunun büyük çoğunluğu yaşlı ve az da olsa güzeller gene war diyebilirim. Ama diğer yandan da en varlıklı şehirlerinden, hayat standardı oldukça yüksek... İtalya 'nın ve hatta Avrupa'nın önemli kayak merkezlerinden...
Bir sonraki sefer yaza inşallah... Lecce, Brindisi, biraz mafya dünyasına girip Sicilya bölgesinde Palermo, Catania, hatta ortaya doğru Napoli, Genoa, belki Roma, Pisa... Şimdilik Ciao İtalya...



Önemli yerlerden bazıları, yukarda resmi görülen Piazza della Signoria meydanı, Uffizi Meydanı ve Galerisi, Ponte Vecchio Köprüsü (onunda resmi üstte - 2. Dünya Savaşında yıkılmayan tek köprü imiş), Pitti Sarayı, Boboli Bahçesi, Akademi Galerisi, San Marco Müzesi, Bargello Müzesi, San Lorenzo Basilikası ve Şapel 'i, Republicca Meydanı, Santa Croce Meydanı ve Kilisesi, Santa Maria Novella Meydanı ve Kilisesi, Michelangelo Meydanı... sıralanabilir. Daha o kadar çok yer var ki say say bitmez. Gene yanlış hatırlamıyorsam bu şehirde Verona ve Venedik gibi, tüm şehir olarak
Bir umutla gittik Venedik'e gene ancak yakalayamadık. Sular yükselmiş, sokaklarda ve meydanlarda yürüyüş platformları duruyordu. Ancak ben gidene kadar da çekilmişti. :) Ossun başka zaman artık, ömrümüz yeterse...
Bende gitmişken gene dolaştım sokaklarda... Bir de bot turu, arkasından San Marco 'da şarap keyfi, bir de maskemi aldım eve... Hadi hayırlısı...

Trento'da kar yağarken, yaklaşık 150km ötedeki bu şehirde sağanak yağmur yağıyor. Bu nedenle tam deyimiyle, Verona kazan ben kepçe sırılsıklam dolaşıyorum sokaklarda... Merkez istasyondan 20-25 dklık bir yürüyüşle şehir merkezine varıyorum. Hava kötü olduğu için fazla kalabalık değil ama dünyanın heryerinde olduğu gibi sağolsun Japon turistler beni yalnız bırakmıyor :) Merkezde dünyaca ünlü markaların toplandığı yüzlerce dükkan var. Merkezdeki sokaklar o kadar kaliteli ki bahsetmeden edemeyeceğim. Yerler büyük mermer bloklarla kaplanmış, yağmurla ıslanınca ışıl ışıl bir görüntüyle insanı etkiliyor. Sora sora Bağdat bulunur misali hem dolaşıyor, hem de Romeo - Juliet'in evini arıyorum.
İşte burda... Evin geniş kemerli bir girişi var, tüneli andırıyor. Ünlü aşıklara nazire edercesine duvarlarda milyonlarca aşığın isimleri ya kazınmış, ya boyanmış, ya da kağıt yapıştırılmış. Az kaldı bu bölümü boş geçiyorduk da aklıma Adriana geldi, yazdık laf olsun diye :) Açılan avluda ise Juliet'in heykeli... Adet göğsüne dokunmakmış (Sevil's note :) ) ama abazanlık olmasın diye yapmadık tabii :) Yaşadıkları evi Euro 6.- 'ya dolaşabiliyorsunuz ama fazla bi detay yok. Eski ev işte... Sonuç hüsran tabii, heves ettik belki bizi de etkiler de küskünlüğü atar, dönünce yakar yıkarız ortalığı diye... Olmadı...
Sonrasında ise Roma'lılardan kalma
Şehir merkezine giden büyük bulvarı, girişindeki eski kale ve surları, 1290'da yapılan Duomosu ile Verona The End! Yarın gidebilirsem tekrar Venedik'e gitmeye çalışacağım. Burda hava o kadar boktan ki kesin orayı su basmıştır diye düşünüyorum. Basmadıysa yuh! :)

Adidas, Avrupa Şampiyonasında sponsor olduğu 9 milli takımın kaptanlarının yaklaşık 20m hatta belki daha fazla yükseklikteki heykellerini yapmıştı. Siz düşünün artık o Zürih Merkez İstasyonunun ne kadar ihtişamlı bir yapı olduğunu :) Hepsi omuz omuza vermiş birbirlerine bakıyorlardı. İçlerinde Cech, Ballack, Viera 'da vardı. Aşağıda videosunu bulabilirsiniz... Ahh ah, geçmiş zaman olur ki...
