26 Ekim 2008 Pazar

Ey yedi tepeli İstanbul...

Şaka gibi bir şehir şu İstanbul... Daha önce de azizliklerinden bahsetmiştik. Şimdi buna ek olarak bizim sepetliğimizi de ekleyeceğim. Her Pazar toplanır, top depiştiririz! Nasıl bir yağmur yağıyor dışarda, inanılmaz! Hemen bir telefon trafiği iptal olsun diye... Ama gel gör saat 1600 civarı konuşurken bizim buraları sel götürürken, sahanın olduğu yerde tık yok! Bizim buralar kuzey yarım küre, saha güney yarım küre de değil walla, topu topu 8 km. yoktur. Etmeyin eylemeyin, yok toplaştık gene... Milleti toplarken, yolda bir okyanustan geçtik, arabanın içine su giriyordu nerdeyse, sahaya gittik tık yok! Saat 2100, ya orda gözümle gördüğüme mi inanayım, yoksa burda gözümle gördüğüme mi?

Neyse biz başladık maça... 10dk. oldu, o güzelim hava gitti, geldi yerine bardaktan boşanırcasına bi yağmur! Maça 88kg. başladık, bittiğinde heralde 145 falandım. Kesin takımlar aldı bi 50kg. suyu, ne kolum kalkıyordu, ne de bacaklarım... Topa bir atlıyordum, 3m. kaymadan durmak yok :) Ama bizde sepetlik, allah akıl fikir versin... Bakalım, önce hangimiz ölecek :) esen rüzgarda iyiydi ama, kan yapar walla...

Ah İstanbul ah! Sen nasıl bir şehirsin de biz sensiz yapamıyoruz...

Hiç yorum yok: