30 Ekim 2008 Perşembe

Aziz Nesin ve hüzünlü bir hikaye...

Bayaa oldu, bir araştırma konusu yayınlamayalı... Uzun zamandır istiyordum Aziz Nesin 'den bahsetmek, nasip bu güneymiş...

Aziz Nesin, at gözlüğü takarak hayata bakan, araştırmadan, okumadan karar veren milletimin pek sevmediği bir kişidir. Bi kere onlar için ateist olması yeterli zaten! Gerçekte fikirleriyle, eserleriyle, yaptıklarıyla değerlendirilmesi gereken, büyük bir cimri :), büyük bir komunist, büyük bir üstattı o, dünyaca ünlü mizah ustamızdı... 1915 yılında Heybeliada 'da başladı hayatı. Öğrenimini askeri okullarda yaptı, sonrasında 1940 yılında asteğmen rütbesiyle orduya katıldı. 1944 'te ise görev ve yetkisini kötüye kullanmaktan ordudan uzaklaştırıldı. Bir süre bakkallık, muhasiplik gibi işlerle uğraştı, sonrasında Sedat Simavi 'nin çıkardığı "Yedigün" dergisine girdi. Bu tarih itibariyle onun sanat yaşamı başlamıştı. Belki de yaşamı boyunca sürdürdüğü ciddiyet ve iç disiplinini aldığı askeri tedrisata borçludur. 07 Temmuz 1995 'te de kalp krizi geçirerek eceliyle öldü, her ne kadar aksi için çabalansa da... Ardında 80 yıllık bir mücadele, sayısız başarı, sayısız eser ve "Nesin Vakfı" nı bıraktı...

Yaşamı boyunca görüşleri ve inançları nedeniyle sürekli eleştirildi. Ateist inancı sebebiyle 02 Temmuz 1993 'teki Sivas Madımak 'ta 37 kişinin hayatını kaybettiği o unutulmaz olayda öldürülmek istendi. Acaba ateist diye onu suçlayanlar ve öldürmek isteyenlerden kaçı biliyor, 1972 yılında kurduğu vakfı ve bu vakıfta kimsesiz ve yoksul çocukların bakımını ve eğitimini üstlendiğini... Bütün mal varlığını, kitaplarının satış gelirlerini vakfına bağışladığını, sayesinde elinden tuttuğu onlarca belki yüzlercesinin şuanda üniversite mezunu olarak bir hayatı yaşadığını... Ya da bu insanlar bir kere onun bir kitabını bırakın okumayı, ellerine almışlar mı acaba?


Neyse çok uzatmak istemiyorum, onu buralarda anlatmak, eserlerini saymak falan ne mümkün... Büyük üstadı, onun anlayışıyla, mizahi olarak taşlamalarıyla burada anmak istiyorum.

Bir demecinde "Türk halkının %60 'ı aptaldır" diye söyleyince yer yerinden oynamış. O da bu söylemini tekzip ederken, "Türk Halkı'nın % 60 'ı aptaldır diye bir gaf yaptıydım geçenlerde, özür dileyerek sözümü geri alıyorum, yanılmışım. Anladım ki %40 'ı akıllıdır deseydim hiç bir şey olmayacakmış, herkes kendini o gruba koyacakmış. Bu nedenle düzeltiyorum, % 90'ı aptaldır diyecektim."

Hatta bir ara ona yönelik tehditler artınca apartmanın önüne bir tane polis memuru yolluyorlar korumak için. Derken birkaç gün sonra apartmandan çıkarken polise soruyor 'neden bekliyorsun burada' diye. Polis de 'Şu yan apartmanda Aziz Nesin diye yaşlı bir adam var, onu korumak için bekliyorum' demiş. Bundan sonra hiçbir zaman koruma istememiş devletten :)

Onun asıl ismi aslında Aziz değil, Mehmet Nusret idi. Ama en önemlisi onun Cumhuriyet zamanındaki soyadı kanunu zamanındaki hikayesi. "1934 yılında soyadı kanunu çıktı, her Türk kendine bir soyadı alacaktı, herkes soyadını kendisi seçtiği için insanların bütün gizli aşağılık duyguları ortaya çıktı. Dünyanın en cimrileri 'eli açık', dünyanın en korkakları 'yürekli' dünyanın, en tembelleri 'çalışkan' gibi soyadları aldılar. Bir mektup yazabilecek zamanda ancak imzasını atabilen bir öğretmenimiz kendisine 'çevikel' soyadını almıştı. Irkçılığın yayıldığı günler olduğundan, özellikle Türklüğü karışık olanlar ırkçılığı anlatan soyadlarını kapışıyorlardı. Her türlü yağmada hep sona kaldığım için güzel soyadı yağmasında da sona kaldım. Bana, ortada böbürlenebileceğim bir soyadı kalmadığından, kendime 'Nesin' soyadını aldım.Herkes 'Nesin' diye çağırdıkça ne olduğumu düşünüp kendime geleyim istedim"...

Büyük üstadı burada bir kez daha anmak istedim. Ben ki kitap olarak en son ilkokulda "Cin Ali" yi okumuş bir insandım, ancak onun bir kaç kitabını tabii ki okudum. Herkese tavsiye ederim. Belki sevmezsiniz, belki beğenirsiniz, belki eleştirip yargılarsınız, ancak emin olacağınız bir şey var. Keskin dille eleştiren özgürlüğü ve özgür düşünceyi sonuna kadar desteklemesi sizi de etkileyecek. Vasiyeti, Çatalca 'daki vakıfının bahçesinde belirsiz bir yere gömülmekti ve öylede oldu. "Sondan bir önceki hiçbir görevini yapmayanların, 'son görevimizi yapıyoruz' deme ikiyüzlülüğünden tiksiniyorum" diye düşündüğündendir. Bu nedenle cenaze töreni istememişti... Unutulmadın Aziz Nesin...

Hiç yorum yok: