2 Şubat 2009 Pazartesi

Olmak ya da olmamak...

"... olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu"... Shakespear'in beyinlerimize yazdığı ünlü söz... Bir kaç gün oldu bu gündem gerçekleşeli ama bende 1-2 çift laf edeyim dedim. Neden bu kadar bekledim? İstedim ki, yaşanan olayı kamuoyu nasıl değerlendirecek diye görmek istedim... Asla düşüncemi değiştirmek veya bazıları gibi dansözlük yapmayı beklemek için değil... Olayı o gece seyrettiğimden beri düşüncem net ve kesinlikle de değişmedi...

Olayı 2 açıdan değerlendireceğim. Birincisi yaşananlara olan yorumum, diğeri de ülkemin pozisyonu açısından yorumum.
Part 1 Olay... Kimisi güldü geçti, kimisi Atatürk dedi (yuh!!!), kimisi verdi veriştirdi... Her ne kadar uluslararası ilişkiler ve politika açısından rezalet bir durum olmasına rağmen ben takdir ettim!!! Şaşıranlar olabilir, evet! Ancaaaaaaak!!! Benim demek istediğim, o ortamda ülkemin büyüklüğü adına bir tavır almaktı. Ben bunu takdir ettim. Ne 25 dk - 12 dk süre beni ilgilendiriyor, ne de moderatörün Erdoğan 'a dokunması... Peres 'in konuşması sırasındaki tavırları, ses tonu ve vücut dili beni inanılmaz irrite etti. Sen kimsin!!! Kimsin!!! Uluslararası alanda böyle bir çıkış beni oldukça etkiledi... Belki bu alanda yılların ezilmişliği, silikliği varken üzerimizde, doyumsuz egomu okşadı :) Yeyyyt be! "Öldürmeyi bilirsiniz..." felan feşmekan da oldukça başarılıydı. Ama sonrasında bozdu işi... Objektif bir tutumla bunları söylemek varken, gitti Hamas - Filistin sözcülüğü yaptı... Bunu zaten Part 2 'da değerlendireceğim. Ama işte olay iyi de tutumu ve son sözleri biraz içime sinmedi, bi çuval inciri berbat etti. Sonunda susup kalkıp gitse gene kurtaracak belki, ama bizimki bide küstü, "verin misketlerimi, gelmem bi daaa buralara, sokmuşum memleketinize" dedi... Artık yorumu herkese ait...

Part 2 Ülkem... Öncelikle biz bir İslam ülkesi değiliz, sadece Müslüman bir milletiz... Bu çok önemli bir nüans... Ulu önderimiz bile zamanında görmüş, hissetmiş, her zaman üretmeye, yeniliğe, teknolojiye yani Batıya döndürmüş yüzümüzü... Ama şu an bakıyorum, biz Batılı bir ülke olmaktan çok Orta Doğu ülkesi olmaya gidiyoruz. En acıklısı bu... Olay unutulur, geçer gider, en az 2 - 3 aya kalmaz, el ense tokalaşırlar... Bu Peres denen adam akıllı, bize muhtaç, atamaz bizi bir köşeye, yemez... İran 'a mı sığınacak? Suriye 'ye mi? Yok yok Afganistan'a :) ... Ama ülkem kötü yolda, ahh canım ülkem...

Bir de bir çok kişi yazdı... Keşke Başbakanımız bu tavrı ülkeyi hortumlayanlara, başımıza çuval geçirenlere, AB 'ye girecez diye kıçımızdaki donuda almaya çalışanlara, vatan evlatlarını katledenleri koruyanlara karşıda verebilse... Yavaş, yavaş ısınıyoruz işte :)

He bir de olmazsa olmaz komplo teorileri var ortada... Yok bu önceden planlanmış, kurguymuş... Bence palavra, inanmıyorum. Kesinlikle anlık yaşanan bir olay... Ya da öğle olduğuna inanmak istiyorum diyelim :) Aksini düşünsenize... Canınız kadar bağlı olduğunuz ülkenizin Başbakanı, işi - gücü, krizi bırakmış, bütün bu tezgahları planlıyor ya da alet oluyor. Hemen ülkeye dönüyor, ücretsiz metrobüsler, zoraki çalışan devletin memurları, yazılı pankartlar hazır ellerde, canhıraş bağıran bir topluluk, bla bla bla... Galiba midem kalktı, kusucam...

Hiç yorum yok: