10 Mayıs 2009 Pazar

Benimde annem doktor!

Onu seviyorum demek basit kalır. Bu yüzden ben Anneler Gününü seviyorum diyeceğim. Malum toplaşılıyor :) Kendi günü ya, sabah o masanın içeriğinin tarifi çok manasız. Kaçar mı :) O kadar yedim ki hala bir şey yemedim demeyi çok isterdim, ama tabii ki yedim. Hayvanız da, o ayrı... Neyse...

Bende bu özel günde bir şeyler yazmak istedim. Cennet, annelerin ayakları altındadır derler. Hatta anneler melektir de... Anneler... Dünyadaki karşılıksız sevgiye sahip olan tek canlı türü... İnanılmaz! Karşılıksız sevmek, şartlar ne olursa olsun. Yani gerçek sevgiden bahsediyorum... Erkek olarak dünyaya geldiğim için şükrediyorum :) şüphe olmasın ama bir şeyi de kıskanmıyor değilim. Hiç bir zaman hissedemeyeceğim belki de o derin hissi... Ama anne olabilseydim, garantiydi. Her güzel şeyin bir kusuru vardır değil mi? Napalm...

Hürriyet'te Yılmaz Özdil, bugünkü yazısında bu özel güne yer vermiş. Vermişte, o kadar güzel yazmış ki... Gözlerim dolmadı değil... Hatta bu yazıyı o sofrada okuyordum. Ama belli etmemeliydim. Çünkü oynamam gereken önemli bir hayırsız evlat rolüm vardı... :)

Benim Annem Doktor / Yılmaz ÖZDİL

"- Başım ağrıyor...
- Saçını ıslak ıslak kurutmadan çıktın, ondan.

- Başım dönüyor...
- E bi şey yemiyorsun, açlıktan.

Benim annem doktordur. Kıçıma fitil sokan tek kadın. Ne gülüyorsunuz...Siz çok mu masumsunuz? Eczacıdır aynı zamanda...

- Gözüm morardı.
- Gel, patates basayım.

- Kepeklerim azdı yaaa...
- Zeytinyağı süreyim.

- Arpacık çıktı.
- Sarmısak değdireyim.

Hemşiredir...
- Öf, terledim be.
- Gel, sırtına havlu koyayım.

Röntgen mütehassısıdır...
- Öhhöeöö!
- İçme şu zıkkımı, ciğerlerin doldu.

Ben henüz bebeyken, anestezi uzmanıydı...
- Dandini dandini dastaaana.

Bi ara sünnetçiydi...
- Çıkar, pansuman yapıcam.

Ürologdu...
- Senin çişin niye sarı bakiim?

Fizyoterapisttir...
- Dizim ağrıyor.
- Benim de belim ağrıyor, geçer.

Diyetisyendir...
- Mis gibi türlü yaptım, sakın sokakta hamburger filan yiyip gelme.
- Ama anne...
- Aması maması yok, cola da içme!

Cildiyecidir...
- Sırtımda sivilce çıktı.
- Çikolata yeme.

Laboranttır...
- Burnum akıyor.
- Üşütmüşsün sen... Şimdi ben sana bi ada çayı kaynatayım, rezene, bal, limon, tarçınla zencefili de ılık ılık iç, sırtına da rakıyla aspirini karıştırıp sürelim, sabaha bi şeyin kalmaz.

Psikiyatrdır...
- Nen var oğlum?
- Bi şeyim yok.
- Var var... Canın sıkkın senin.
- Ya bırak, iyiyim ben.
- Yok yok, bilirim ben... Bi şeyin var.
- Anne delirtme beni!
- Bak, gördün mü...
- Neyi gördüm mü
- Bi şey var sende.
- Kendimi jiletliycem şimdi...
- Sinirlerin bozuk senin.

Genetikçidir...
- Abinle sen babanıza çekmişiniz zaten, o da sinirli... Bütün kötü huylarınızı ondan almışınız.

Veterinerdir...
- Anne bu sene, Babalar Günü'nde babama Nataşa hediye edebilir miyim?
- Defol! Hayvan!

Hastayım ona... Hastasıyım."

Bu yazıdan sonra haykırmak isterim ki, her şey için teşekkür ederim annecim... Bana bu hissi yaşattığın için... Hemde çok teşekkürler... Sen her zaman haklısın, ben hiç büyümedim...

Hiç yorum yok: